Gıda Güvenliğinde Uluslararası Standartlar ve Türkiye’nin Uyumu

Gıda Güvenliğinde Uluslararası Standartlar ve Türkiye’nin Uyumu

Özet

Yeterli, kaliteli ve güvenli olarak gıdaya erişim, insanoğlunun en temel hak ve özgürlüklerinden biridir. Bireylerin sağlıklı bir şekilde hayatlarını idame ettirebilmeleri yeterli ve güvenli bir şekilde gıdaya ulaşması ile mümkündür.[1] Ekonomik ve teknolojik gelişmelerin çok hızlı yaşandığı günümüz toplumunda beslenme alışkanlıklarının değişik göstermekte ve hazır gıda tüketimi giderek artmaktadır.  Giderek artan dünya nüfusu ile birlikte artan gıda ihtiyacı ve değişen beslenme alışkanlıkları yanında sektördeki gelişmeler, günümüzde gıda güvenliği açısından kapsamlı bir hukuki yapılanmayı ön plana çıkarmaktadır.

Abstract

Access to sufficient, quality and safe food is one of the most fundamental rights and freedoms of human beings. Individuals can only continue their lives in a healthy way by accessing sufficient and safe food. In today’s society, where economic and technological developments are experienced very rapidly, nutritional habits are changing and ready-made food consumption is increasing. Along with the increasing world population, the increasing need for food and changing nutritional habits, developments in the sector bring a comprehensive legal structure to the forefront in terms of food safety today.

Hukuki ve Teknik Açıdan Kısa Bir Değerlendirme

İngilizcede “food safety” olarak ifade edilen gıda güvenliği, fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri açısından tüketime uygun, besin değerini koruyan gıda maddelerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) belirlediği temel şartlar belirlenmiştir[2]. Gıda ürünlerine erişimin herkes tarafından eşit şekilde ulaşılabilmesini sağlamak ve gıda kalitesinin korunarak gıdaya ulaşımı sürdürülebilir kılmak.

Ayrıca, bireylerin sağlıklı, kaliteli ve güvenilir gıdalara sürdürülebilir bir şekilde uygun fiyatlarla erişebilmesi ve bu gıdaları tüketme hakkına sahip olması, gıda güvenliği kapsamında değerlendirilmektedir. Ek olarak, güvenli gıdanın, “besin değerini koruyan ve bozulmamış gıda maddesi” olarak da tanımlandığı belirtilmektedir[3].

Ülkemizde gıda güvenliği açısından yapılan düzenlemelerin, gerçek anlamda 1994 yılındaki AB’ye uyum süreci çerçevesinde başladığı görülmektedir. 1995 yılında yürürlüğe giren, 560 sayılı “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Değerlendirilmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname”  ile başlayan süreç, konunun 2004 yılında kanunlaşarak, “güvenilir gıdanın temini” amacıyla çok sayıda yönetmelik ve tebliğ yayınlanmasıyla devam etmiştir.[4] İlgili kanun ve yönetmeliklerin esas itibariyle Avrupa Birliği mevzuatı ve Codex Alimentarius[5] Komisyonunun kabul ettiği metinler çerçevesinde yapılandırılmış olmasına rağmen, uygulamada Türk ve Avrupa sistemleri açısından önemli farklılıklar vardır.

Avrupa Birliği ülkelerinde gıda güvenliği ile ilgili uygulamalar, Avrupa Gıda Güvenilirliği Otoritesi (European Food Safety Authority, EFSA) tarafından belirlenmektedir. AB ülkelerinde gıda güvenliği açısından risk yönetimi ise Avrupa Komisyonu, üye devletlerin makamları ve Avrupa Parlamentosu tarafından eş güdümlü olarak yürütülmektedir.[6] Üye ülkelerde gıda ile ilgili kanunların uygulanıp uygulanmadığı AB Komisyonu tarafından denetlenmektedir. Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlıkları arasında yetki karmaşasının yaşandığı görülmektedir.

AB’de gıda ile ilgili düzenlemeler, kanunlarla yapılırken, Türkiye’de daha çok kanun hükmünde kararname ve benzeri uygulamalar ile yürütülmektedir.[7]

Gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla, AB ülkelerinde çok sayıda yetkili bilimsel kurullar oluşturulmuştur. Üreticiden tüketiciye kadar geçen süreçte, ürünlerin üstün özelliklerin korunması amacıyla değişik sistemler (HACCP, GAP, GMP, GHP) geliştirilmiş ve kullanılmaktadır. Ülkemizde ise, konuyla ilgili laboratuvar ve teknik eleman sayıları yeterli olmamakla birlikte, üniversitelerle yapılan bilimsel iş birliğinin yeterli olmadığı bildirilmektedir.[8]

Süreç içerisinde oluşturulan tüm hukuki düzenlemeler, tüketilen gıdanın güvenliği kadar tüketicilerin ekonomik menfaatlerini korumayı da amaçlamaktadır.[9] Bununla birlikte ülkemizde, gıda güvenliği açısından hukuka aykırı bir fiilin hangi kapsamda (idari ihlal, kabahat veya suç) değerlendirileceği konusunda belirsizlikler mevcuttur.[10] Özellikle, kabahatlerin suç kapsamında değerlendirilmemesi nedeniyle, gıda güvenliği ihlalleriyle ilgili kamusal yaptırımlarının çoğunun idari hukuk çerçevesinde düzenlendiği görülmektedir.[11]  Toplum sağlığını tehdit eden bu ihlallerin daha büyük bir kısmının ceza hukuku kapsamında değerlendirilmesinin doğru bir yaklaşım olacaktır. Bununla birlikte ceza hukuku uygulamalarında çelişkili bazı konular bulunmaktadır. Bu konulardan bir kısmına aşağıda değinilmiştir.

Ülkemizde gıda alanında mevcut iki önemli kanun bulunmaktadır. Bunlar “Gıda ve Yem Kanunu[12] ve Biyogüvenlik Kanunu’dur.[13] Bu iki Kanunun içeriğinde düzenledikleri konularla ilgili ayrıntılı tanımlar ve uyulması gereken ilkeler yer almıştır. Aynı zamanda söz konusu ilkelere aykırı hareket edenlerin tâbi olacakları hukuki sorumluluklara da yer verilmiştir.

Her iki kanunda da hukukî sorumluluk olarak daha ziyade haksız fiil sorumluluğuna yer verildiği görülmektedir. Ancak insan sağlığı üzerinde oluşturabileceği risklerin büyüklüğü göz önüne alındığında, gıda güvenliği ile ilgili tehlike sorumluluğunun kullanılması daha uygun olacaktır.[14]

İlgili kanunlarda, sorumlular için dava açma süresi her ne kadar kanun metninde zamanaşımı olarak belirtilmiş ise de öngörülen iki ve yirmi yıllık süreler hak düşürücü süreler olmayıp bilakis zamanaşımı niteliği taşıması yine tartışmalı konulardan bir diğeridir.[15]

Konuyla ilgili mevzuatların ülkemizdeki uygulanma kapsamında bazı zorluklar yaşandığı bilinmektedir. Biyoteknolojik ürünlerin genetik takibinde kullanılan GMO etiketlerinin uygulanması gibi tedbirlerin alınmasının bu problemi aşmada etkili olabileceği söylenmektedir.[16]

Sonuç

Kısaca “gıda güvenliği”, tüketime sunulan gıdalarda oluşabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararlıların bertaraf edilmesi için alınacak önlemlerin tümü olarak tanımlanabilir. Bu tanıma ek olarak güvenli gıda için, birincil üretimin başlangıcından sofraya kadar, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyen, üretimin her aşamasında gerekli ve yeterli kontrolleri yapılmış, sağlıklı ve güvenilir ürünlerin temin edilmesinin hedeflendiği belirtilmektedir.

Günümüzde, hızla değişen toplumsal yapılar ve beraberinde değişiklik gösteren yeme alışkanlıkları ve artan dünya nüfusunun bir sonucu olarak gıda ihtiyacının giderek artması, yeni teknolojik adımların atılması ve sektördeki büyümeleri beraberinde getirmiştir. Bu durum, gıda güvenliği açısından daha kapsamlı ve sürdürülebilir denetim mekanizmalarının ve bağlayıcı hukuki kuralların oluşturulması gerekliliğini doğurmaktadır. Bu bağlamda, devletler ve uluslararası kuruluşların yanında, G20 gibi gayri resmî işbirliği mekanizmaları, uluslararası standardizasyon kuruluşları ve çok uluslu gıda yapılanmalarının önemi giderek artmaktadır. Bununla birlikte, kanunların veya sözleşmelerin dışında başka düzenleme araçlarının (esnek hukuk, Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO) standartları ve etik kuralları vd.) gibi yeni düzenleyicilerin bu oluşumda yer almalarının, gıda güvenliği açısından dünya çapında, etkin denetim mekanizmalarının ve hukuki kuralların oluşturulmasında katkısı olabilecektir.

Av. Cemre Nur Aladağ

 

Kaynakça

  • Karabal, A. (2019). “Gıda Mevzuatı ve Gıda Güvenliği”. International Journal of Social and Humanities Sciences (IJSHS), 3(1), 179-198.
  • Kırgız, A.C. (2014). Organize Gıda Sertifikasyonlarının ve Etiketlemeleri nin Türkiye Gıda Sektörü İşletmelerinin İtibarı Üzerindeki Etkileri. Sosyal Bi limler Metinleri, (1), 1-13.
  • Martín, A N, ‘General Report on Food Regulation and Criminal Law’ in Adan Nieto Martín, Ligeia Quackelbeen and Michele Simonato (eds), Food Regulation and Criminal Justice (International Colloquium Section II of the AIDP XXth World Congress, Beijing, China, 23rd-26th September 2016) 87 (2).
  • Çopuroğlu, G, Kasımoğlu, A.Türk gıda mevzuatında risk analizi, Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 2015; 26 (1): 23-28.
  • Maden, M. (2019). Gıda Ceza Hukukunun Bazı Temel Kavramları ve Genel Yapısı Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme. Ceza Hukuku Ve Kriminoloji Dergisi, 7(1), 67-102.
  • Özdemir H, Gida Hukuku Ve Hukukî Sorumluluk, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, (2017).19 (3): 443 – 491.

 

[1] BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi’nin12 numaralı Genel Yorumunda yeterli gıda hakkının özünün, “olumsuz maddelerden ari ve belirli bir kültürde kabul edilebilir şekilde bireylerin diyetsel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek ölçüde gıdanın niceliksel ve niteliksel olarak bulunabilirliğini (availability), böyle gıdanın sürdürülebilir (sustainable) ve diğer insan haklarından yararlanmayı engellemeyecek yollarla erişilebilirliğini (accessibility)” ifade ettiği belirtilmiştir.

[2] Karabal, A. (2019). S 181

[3] Kırgız, A.C. (2014). S 11-13.

[4] Martín, A.N. (2016). S19

[5] Codex Alimentarius (Latince ‘Gıda Kodu’), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından gıdagıda üretimi, gıda etiketleme ve gıda güvenliği ile ilgili olarak yayınlanan uluslararası kabul görmüş standartlar, uygulama kuralları, kılavuzlar ve diğer tavsiyelerden oluşan bir koleksiyondur.

[6] Çopuroğlu G. (2015). S 68

[7] Halaç, E. (2002). S 128.

[8] Karabal, A. (2019). S191

[9] Maden, M. (2019). S 71

[10] Maden, M. (2019). S 80-85

[11] Maden, M. (2019). S 83,92

[12] 13.06.2016 T. KT. 11.06.2010, RG., 27610 sayılı Kanun.

[13] 126.03.2010 T. KT. 18.03.2010, RG., 27533 sayılı Kanun.

[14] Özdemir H. (2017). S 480

[15] Özdemir H. (2017). S 481

[16] Karabal, A. (2019). S192

Bu gönderiyi paylaş