BİR AVUÇ ACI ‘’SAMANDAĞ BİBERİ HUKUKU’’
Üzülmek, öfkelenmek her ne kadar tatmayı istemediğimiz duygularımız arasında olsa da içinde barındırdığı acı hissi biz insanların yaşama güdüsünü dinç tutmaktadır.
Her acı deneyimimiz de biz insanları olgunlaştırmakla kalmayıp aynı zamanda hayata gelirken yaşamı iyisiyle kötüsüyle kabul ettiğimizi hatırlatmaktadır. Acı, her ne kadar genelde istenmeyen bir olgu olsa da verdiği histen zevk duymanın da insani olduğu düşüncesindeyim. Buradan kastım kendisine veya başkalarına zarar verme noktasında haz duyanlar değil. Şayet hukuk düzeni insanı kendisinden de korumak durumundadır. Gelelim acıyı hissetmeye…
36.08 enlem, 35.98 boylam üzerindeki coğrafi koordinatlara sahip denize kıyısı olan, şimdilik (şimdilik diyorum çünkü araştırmalar, yakın geleceğimizde iklim krizleriyle karşılaşabileceğimizi göstermekte) ılıman karasal iklimde yer alan, dünyanın en uzun ikinci sahil unvanına sahip nadide güzellikte bir ilçemiz var. Her ne kadar Kahramanmaraş depreminde yerle bir olsa da ayağa kalkmaya, her sabah çiftçisinden öğretmenine selam vermeye yemin etmiş bir kent…Burası Hatay iline bağlı Samandağ ilçesidir. Dışarıdan kapalı olarak görülse de ufacık bir merakınız sizi onurlu, yaşam mücadelelerinden asla vazgeçmeyen insanlarıyla tanıştıracaktır. Yaşadığı onca faciadan sonra kendi kendine yetecek gücü doğanın nazikçe sunduğu nimetlerden almakta. Çalışkan, kendi ekmeğini kendi yaptığı tandırda pişiren, ne yediğini bilen, düşündükleriyle davranışları tutarlı olan, misafirperver ve eli açık bir halk vardır burada. Orada doğup büyüyen biri daha ne ister ki…
Sulak, verimli araziler ve bu arazileri işlemeyi atasından öğrenen hevesli bir kitle vardır Samandağ topraklarında. Kendisi tüketmekle kalmayıp Türkiye’nin çeşitli illerine sebze, meyve ihracatında adını Türkiye İstatistik Kurumuna yazdırmayı başarmıştır. Çünkü o da çocuğuna, ona et ve süt veren hayvanına yedirdiği besininin kaliteli yani doğanın ona cömertçe sunduklarından olmasını ister. Tam da burada yazının başında bahsettiğim acı duymanın insanı dinç tutan tarafından bahsedebiliriz. Şöyle ki, halk yazın kavurucu sıcaklığından ve neminden zaman zaman yakınsa da bu ünü ona tescilli bir sebze kazandırmıştır: Samandağ biberi. Bu; Samandağ halkının keyifle yediği, o yoksa yemekten zevk almadığı, adeta kutsallık atfedilen bir sebzedir ki, tescille birlikte hukuki koruma altına alınarak sahiplenilmiştir de. Çocukların acı biberle ilk karşılaşmaları adeta ilk adım atmak veya ilk kez baba demek kadar heyecan vericidir. Her bir ısırığında küçük bir çocuğun gözlerinden yaşlar aksa da kısa sürede atalarından gelen genlerinin ona bahşettiği güçle o acıyla bütünleşmenin bir yolunu bulur ve artık onu tatlı bir acı olarak benimser. Kolay kolay bu halkın ya da daha geniş tanımıyla bu biberle tanışıklığı olanların bağışıklığının düştüğü görülmüş bir durum değildir. Yanı başındaki tarlayı süren Ali amca yediği her bir lokmada o toprağın kokusunu duyabilmektedir çünkü.
Turşusundan pul biberine, biberli ekmeğinden kurutulmuşuna kadar her sofrada kendinden söz ettirmeyi başarabilmiştir. Öyle ki adımımızı Samandağ topraklarından dışarı attığımızda artık en acı biber bizim biberimiz savaşını vermeye başlarız. Bu güdü Samandağ’ın yaşadığı her acıyı sahiplenmesinden gelir. Tohumunu başkaca topraklara ektiğimizde artık o bir Samandağ biberi olamayacaktır. Tadı, görüntüsü, yaşattığı his bu coğrafyadan artık çok uzakta kalacaktır. Yerle bir olan bu coğrafyada evini, arkadaşlarını kaybeden Ali amca, yarınlarına miras bırakacağı tohumunun da artık peşine düşmüştür. Artık korunması gereken hayatlarımız kadar yarınlarımıza bırakacağımız açık yüreklilikle sahiplendiğimiz acılarımız da var. Dönüp geçmişimize baktığımızda ola ki tekrar düşersek hatırlayacağımız acılarımız olmalı ki olgunlaşabilelim. Tam da bu noktada Samandağlı olmayan biri tarafından önemi anlaşılamayacak olsa da onu üreten çiftçiden sofralara taşıyan manavına kadar her bir emekçinin alın terinin ve duygularımıza yoldaşlık yapan bu bitkinin hukuk tarafından da korunmaya, sahiplenilmeye ihtiyacı vardır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında 29.12.2020 tarihinden itibaren korunmak üzere 13. 09.2021 tarihinde Antakya Ticaret ve Sanayi Odası tarafından tescil edilerek artık Samandağlıların kanatları altına girmiştir. Artık kendi kaderini kendisi tayin eden ülkelerin zaferi gibi bir zafer kazanılmıştır.
Coğrafi işareti olan tescilli bu bitki artık hukukun güvenilir kollarında, Ali amcanın ise cebindedir. Bu biber Türkiye topraklarında yetişen en acı biber unvanına sahiptir. İnsan sağlığına birçok yararının bulunmasının yanı sıra ticaret hukukundan turizm hukukuna turizmden tarım hukukuna kadar önemli bir ağa sahiptir. Tohum tescille birlikte tarım hukukuna adını yazdırıp yarınlara ulaştırmanın gayreti içindedir. Sadece Hatay sınırları içinde kalmakla yetinmeyip hemen hemen her mezecide, restoranda bu biberin şanına layık sunumlar yapılır, zorla tarifi verilir. Gurbette, o sıcak aile sofralarını anımsayıp gözyaşı dökerek tattığı ‘’bizirgeni’’ dedir (Samandağ biberi, ceviz, zeytinyağı, isteğe bağlı kuru veya yeşil soğan ile yapılan meze çeşidi) özlem. Duygudaşlığı bir sebzeyle paylaşabilmek, aslında bütün mesele bu.
Meseleyi Samandağlı olmayıp paylaşabilmek de büyük bir özlem artık. Yarınlarına sahip çıkıp yeniden sabahın dördünde tarlasını çapalamaya gidecek olan Ali amca artık sabırsızlıkla güneşe selam vermeyi beklemekte. Depremin on üçüncü ayında ekonomik endişelerde bulunmaksızın toprağını ekmek istiyor. Soluduğu asbestli havanın, o acısına bile dayandığı biberinin toprağına karışmasını istemiyor. Umutsuzluğa kapılmıyor çünkü halkıyla dimdik bir şekilde acısıyla, tatlısıyla topraklarının kıymetinin farkında. Bir zamanlar geleceğini dertlenerek bin bir emekle sürdüğü topraklar yok olmanın eşiğindeyken, bugün de bizim dertlenerek ilgilenmemizi bekliyor cebinde sımsıkı tuttuğu atasından kalan Samandağ biberiyle. Güvenli yapılar istemek kadar güvenilir gıdaya erişim hakkımız da kutsal bir haktır neticede. Neler yapabiliriz noktasında bilim insanlarından hukukçulara birçok gruba siyasi kaygıya yer vermeyecek şekilde çareler aramak düşüyor. Bilime kulak kabartıp Ali amcanın elinden tutmalıyız. Yeniden gönül rahatlığıyla misafirlerimize ikram edebileceğimiz, acısından ağlayıp yine de vazgeçemeyeceğimiz sağlıklı biberimizi kaybetmemek dileğiyle…
Stj.Av.Berfin ÖZSOY