Türk Tarımında Buğday: Kanunlar, Düzenlemeler ve Uygulamalar
Giriş
Tarım, en temel anlamıyla bitkisel ve hayvansal ürünlerin yetiştirilmesini ve bu ürünlerin ekonomik kazanca dönüştürülmesini kapsayan faaliyetlerin bütününü ihtiva etmektedir. Hiç şüphesiz tarım; ekonomik, sosyal ve kültürel etkileri bakımından insanlığın medenileşmesinde en başat kavramların başında gelmektedir. Öyle ki, tarım devrimiyle başlayan süreç, insanın dünya üzerindeki yaşamını büyük ölçüde değiştirdiği için “devrim” olarak nitelendirilmiştir(1). Bu açıklamalar ışığında tarım denilince akla gelen en temel tahıl ürünü buğdaydır. İnsanlığın varoluşundan beri içerdiği yüksek dereceli besin değeri, ürün çeşitliliği ve iklimsel olanakları itibariyle dünya genelinde ve ülkemiz özelinde halen daha en mühim zirai ürünü olma vasfını sürdürmektedir. Buğdayın önemi göz önünde bulundurulduğunda, günümüz endüstriyelleşmiş üretim araçlarının denetlenmesi ve belirli düzenlemeler getirilmesi hukuki bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bunun bir sonucu olarak, Türk Hukuk sisteminde buğdayın üretim sürecinden sahteciliğiyle mücadelesine kadar geniş bir mevzuat yelpazesi gelişim göstermiştir. Makalemizde buğday kavramını hukuki yönleriyle inceleyecek, mevzuatımızdaki ilgili hükümler doğrultusunda genel hatlarıyla “Buğday Hukuku’’ çalışması ortaya konulacaktır.
BUĞDAY
1. Buğdayın Tanımı ve Temel Özellikleri
Buğday yapısı gereği dünya genelinde ıslahı yapılabilen tek yıllık tahıl ürünü olması hasebiyle dünya genelinde en çok üretimi yapılan bitki türüdür. Triticum cinsine ait olan buğday; dünya genelinde üç bin, ülkemizde beş yüze yakın farklı türüyle zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Buğday, ortalama bir insanın beslenmesi için gerekli olan nişasta ve protein miktarını gelmektedir. Yeryüzündeki tarıma elverişli toprakların %55’ine varan kısmının buğday ekimine ayrılmış bulunması bunun bir göstergesi niteliğindedir. Yukarıda belirtildiği üzere, buğdayın nişasta ve protein bakımından içeriğinin zengin olması buğday menşeili günümüzün en temel gıdalarından olan başta un, kepek, makarna ve ekmek gibi ürünlerin üretilmesini sağlamıştır. Son birkaç yılın verisi incelendiğinde ülkemizde buğday üretimi yaklaşık 20 milyon ton ile dünya genelinde ilk on ülke arasında yer almaktadır(2)
1.2 Ata Tohumu ile GDO’nun Tanımı ve Buğday ile İlişkileri
Çağımızda zirai ürünlere talebin; tarımsal alanların azalması, su kaynaklarının tükenmesi ve en nihayetinde artan dünya nüfusuna karşı yeterli olmamasından ötürü doğal yollarla karşılanamaması Ata Tohumu ve GDO’lu üretimin tartışılmasına yol açmıştır. Bu kavramlar üretim bakımından birbirlerinden farklı iki yaklaşımı temsil etmektedir. Şöyle ki; ata tohumu, yüzlerce hatta binlerce yıllık kökenleriyle geleneksel tarım yöntemleriyle elde edilen ve nesilden nesile aktarılan genetik herhangi bir insani müdahaleye maruz kalmamış doğal yollarla korunan tohumlardır. Ata tohumları; genetiklerini binlerce yıldır doğal yollarla korumaları, besin zenginliği açısından yüksek içeriği, geleneksel tarım hafızasının sağlanması ve en temelinde toplum sağlığına katkılarından ötürü hiç kuşkusuz her biri günümüzün adeta birer ‘’gelecek sermayesidir’’. Ancak ata tohumları; yüksek verim ihtiyacına karşılılık verememesi, zirai hastalıklara karşı gösterdiği zayıf direnç, ekonomik rekabeti kaldıracak nicelikte üretime uyum sağlayamaması ve günümüz iklim krizine yetersiz dayanıklılığı gibi faktörlerden dolayı ikinci plana itilmiştir. Bunun bir sonucu olarak, üretimin sekteye uğramaması adına önde gelen zirai tohumlara yönelik genetik çalışmalar yapılmıştır. Bu bağlamda karşımıza genetiği değiştirilmiş organizma kavramı çıkmaktadır. ‘’Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’’ (GDO), modern biyoteknolojik yöntemlerin kullanılarak bitki, hayvan veya mikroorganizmaların genetik yapılarının değiştirilmesini kapsayan çalışmaların bütününü ihtiva eder. GDO ile ilgili ilk çalışmalar, ABD kökenlidir. 1972 yılında, Paul Berg genetiği değiştirilmiş ilk DNA molekülünü oluşturmuştur(3). Yüksek verimliliğin sağlanması, değişken çevresel koşullara karşı dayanıklılığın arttırılması, üretimin sürdürülebilirliğinin geliştirilmesi ve bunlara ek olarak fakir Afrika ülkelerine besin yardımı gibi yaklaşımlarla başlayan çalışmalar ilerleyen süreçte istenmeyen sonuçların doğmasına neden olmuştur. Şöyle ki; GDO’lu bitkilerde bulunan öldürücü genler canlıların hücre ve doku sistemlerinde birikerek toksik etkilere neden olmaktadır. (4) Tohumların genetiğinin değiştirilmesi, tohumlardan beklenmediği şekilde yeni proteinlerin üretilmesine ve bunun sonucu olarak tüketicilerde alerjik reaksiyonlara sebebiyet vermektedir. Bunlara ek olarak, bazı GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç genleri kullanılmaktadır. Genetiği değiştirilmiş bu gıdaların tüketilmesi insanlarda, ilaçlara karşı yapay bir direnç oluşmasına ve toplumsal sağlığın ciddi manada tehlikeye girmesi gibi sorunlar yaratmaktadır. Dahası, GDO’nun yüksek üretim verimliliği her ne kadar nicelik açısından fazla ürün üretilmesini sağlamaktaysa da ekosisteme ve biyolojik çeşitliliğe geri dönülmez zarar vermesi elli yıla aşkın çalışmalar neticesinde kanıtlanmıştır. Bütün bu açıklamalar ışığında, kanun koyucu GDO’ya karşı mücadeleye, standart tohum üretimine ve genel anlamıyla üretimin teknik ve verimli olmasına yönelik pek çok mevzuat çalışması yürütmüştür. Özellikle Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde ve devam eden süreçte ortak müzakereler düzenlenmiş, tohumculuğa belirli standartlar getirilmesi sağlanmış ve günümüzde de mevzuatımız çeşitli genelgeler ve düzenlemelerle tarımcılığa ve konumuz özelinde buğdaya ilişkin çalışmalarını sürdürmüştür.
Görselde GDO’lu ve Ata tohumuyla yetiştirilen iki zirai besinin farkı gösterilmektedir
2. Buğday ile ilgili Mevzuatımız
Buğdayı ve genel anlamda zirai tohumluğu konu alan güncel mevzuat; çeşitli kanun, yönetmelikler ve genelgeler kapsamında düzenlenmiştir. Başlıca mevzuat sırasıyla:
➢ 5488 sayılı Tarım Kanunu (5)
➢ 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu (6)
➢ 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu (7)
➢ Türk Gıda Kodeksi Buğday Unu Tebliği (8)
5488 Sayılı Tarım Kanunu, konumuz özelinde buğday üretimini, kalite iyileştirilmesini, verimlilik artırımını, üreticilerin desteklenmesi ve temel ‘’Tarım Politikaları İlkeleri’’ gibi konuları içermektedir. Kanunun 2. Maddesi kapsamında buğday üreticilerine çeşitli destekleme programları ve teşvikler sunarak, buğday üretiminin sürdürülebilirliğini ve rekabet gücünü artırmayı hedeflemektedir. Ayrıca, tarım sigortası sistemleri ve piyasa düzenlemeleri gibi önlemlerle buğday üreticilerinin karşılaştığı riskleri azaltmayı amaçlamaktadır. Bunlara ek olarak, buğday üretimindeki kalite ve verimlilik standartlarını belirlerken, aynı zamanda çevre dostu tarım tekniklerinin benimsenmesini teşvik etmektedir. Bu kapsamda, doğal tarım uygulamaları, organik tarım ve entegre yöntemler gibi sürdürülebilir tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Kanun, buğday üretiminin tüm aşamalarında etkin denetim ve kontrol mekanizmalarının uygulanmasını da öngörmektedir. 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu, ülkemizde tohumculuk sektörünün düzenlenmesi, tohumlukların kalitesinin artırılması, üretim ve ticaretinin sağlıklı bir şekilde yapılması amacıyla yürürlüğe girmiştir. Kanunun amacı, “tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve denetimine ilişkin esasları belirlemek, tohumculuk sektöründe faaliyet gösterenlerin hak ve yükümlülüklerini düzenlemek ve sektördeki ıslah çalışmalarını teşvik ederek bitkisel üretimde verimlilik ve kaliteyi artırmaktır” şeklinde ifade edilmiştir. (Madde 1). Kanun bakımından, buğday üretiminde kullanılan tohumların kalitesi ve genetik çeşitliliği, ülkenin gıda güvenliği ve tarımsal verimliliği açısından büyük önem taşımaktadır. Şöyle ki: buğday üretiminde kullanılan tohumların sertifikasyonunu ve kalite kontrolünü sağlayarak, yüksek verimli ve hastalıklara dayanıklı çeşitlerin kullanılmasını teşvik etmektedir. Kanunun 6. Maddesi uyarınca, tohumlukların üretim ve sertifikasyonu ile ilgili esaslarının belirlenmesinde “tohumlukların kalite ve sağlığını güvence altına almak amacıyla sertifikasyon işlemlerine tabi tutulmaktadır” ifadesi bunun bir göstergesi niteliğinedir. Tohumların ticareti ile ilgili düzenlemelerinin yanı sıra buğday gibi stratejik ürünlerin üretiminde kalite standartlarının korunmasını sağlamaktadır. Bunlara ek olarak Kanun, tohum üretim çalışmalarını teşvik etmeyi amaçlayarak, bitkisel üretimde verimliliği ve kaliteyi artırmak amacıyla ıslah çalışmalarına yönlendirilir ve bu çalışmalara yönlendirir.
5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların (GDO) risklerini en aza indirmek ve biyolojik çeşitliliği korumak amacıyla düzenlenmiştir. Kanunun temel amacı, “bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla biyogüvenlik sisteminin kurulması ve uygulanması, bu faaliyetlerin denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi’’ olarak ifade edilmiştir (Madde 1). Kanun, genetik yapısı değiştirilmiş buğday ve benzeri ürünlerin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini kontrol altına almayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda Kanunun 3. Maddesi: “Genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların piyasaya sürülmesi, ithalatı, ihracatı, işlenmesi ve kullanımı için izin alınması gerektiği” belirtilmiştir. Bu hüküm ile birlikte, GDO’lu buğdayın üretimi ve ticaretini kontrol altında tutarak biyolojik çeşitliliğin ve toplumsal sağlığın korunmasını amaçlanmaktadır. Kanun, GDO ve bu ürünlere ilişkin yasaklar getirmesi bakımından önemlidir. Bu sayede, GDO ve konumu özelinde genetiği değiştirilmiş buğdayın çevresel ve sağlık risklerinin bilimsel olarak değerlendirilmesini ve gerekli önemleri düzenlemektedir. Ayrıca, “GDO’ların izlenebilirliğinin sağlanması” gerekliliği belirtilmiş ve böylece GDO buğdayın üretim ve dağıtım süreçlerinin takip edilmesi ve denetlenmesi sağlanmıştır. Genel anlamda kanun, GDO’ya karşı mücadeleyi sağlamak, çevre ve insan sağlığı üzerindeki olası riskleri belirlemek ve kontrol altına almak amacıyla düzenlenmiştir.
Türk Gıda Kodeksi Buğday Unu Tebliği, buğday ununun üretimi, işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, muhafazası, taşınması ve piyasaya arz edilmesi aşamalarında uyulması gereken kuralları belirlemek amacıyla düzenlenmiştir. Tebliğ, buğday ununun güvenli ve hijyenik koşullarda üretilmesini, tüketici sağlığının korunmasını ve tüketicilerin doğru bilgilendirilmesini hedefler. Buğday unu, temel bir gıda maddesi olarak Türkiye’de yaygın şekilde tüketilmektedir ve dolayısıyla bu tebliğ, buğday ununun kalite standartlarını ve güvenliğini sağlamak açısından büyük önem taşır. Kanun buğday ununun kalitesini ve güvenliğini artırmak, tüketicilerin sağlığını korumak ve tüketicilere doğru bilgi sunulmasını düzenler. Bu amaçlar doğrultusunda, tebliğde buğday ununun üretimi, işlenmesi, ambalajlanması ve etiketlenmesi ile ilgili çeşitli standartlar ve kurallar belirlenmiştir. Örneğin, tebliğin 5. Maddesinde, buğday ununun bileşimi ile ilgili şartları sıralamıştır. Şöyle ki; buğday ununun yabancı tat ve koku içermemesi, yabancı madde bulunmaması, doğal renklerinin korunması ve unun içeriğinin maddede yazılı yüzdelik hesaplara göre yapılması gerekli kılınmıştır. Tebliğ, üretim yerlerinin hijyenik şartlara uygun olmasını ve üretim sürecinde belirli hijyen standartlarının uygulanmasını öngörür. Bu hükümlerle, unun mikrobiyolojik ve kimyasal bütünlüğünün korunmasını ve tüketici sağlığının güvence altına alınmasını sağlanması amaçlanmaktadır.
2.1 Buğday, GDO ve Tohumculuk ile ilgili Emredici ve Cezai Hükümler
Buğdayın ekonomik, sosyal ve toplumsal sağlığa ilişkin öneminden ötürü kanun koyucu sahte tohumculuk, GDO’lu ürünler ve standart tohumun mevzuata aykırı üretilmesine yönelik çeşitli cezai hükümler getirmiştir. Başlıca 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’ndaki düzenlemeler inceleme ve uygulama alanı bulmaktadır. Şöyle ki; 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu kapsamında, tohum üretiminin denetlenmesi, kalite kontrolünün sağlanması ve ticari sektörün yasa dışı faaliyetlerinin engellenmesi için çeşitli yasaklar ve cezai sorumluluk getirilmiştir. Standart tohum, tescil, tohumluk kontrolü, tohumluk sertifikasyonu ve üretim izni gibi üretim alanını bütüncül bir şekilde kapsayan tanımlamalar yapılmıştır. Kanunun 4. Maddesi uyarınca: ‘’ Bitki çeşitlerinin tescili, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile genetik kaynakların kütüğe kaydedilmesi Bakanlık tarafından yapılır’’ ifadesine yer verilmiş ve standart tohuma ilişkin kontrol sistemi kurulmuştur.
Zirai üretim faaliyeti; Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine izin verilmektedir. Tescil edilen ve üretim izni verilen çeşitlerden, tohumluk sınıflarına göre yetiştirilen ve üretilen tohumluklar, sertifikasyon işlemine tâbi tutulmaktadır. Ticari anlamda sadece yurt içinde kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilmiştir.
Kanun bu düzenlemelerin peşi sıra Tazminat başlıklı 11. Maddesinde: ‘’ Fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler. Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir’’ açıklamasıyla standartta veya teamüllere uygun piyasa sunulmayan tohumculuğa karşı müteselsilen sorumluluk öngörmüş ve zararın tazmin edileceğini açıkça ifade etmiştir.
Devam eden hükümde kayıt altına alınan tohumlukların: ‘’Sertifikasyon işlemine tâbi tutulmadan ve standart tohumluk şartlarına uygun olarak kontrol edilip tohumluk analiz raporu alınmadan; Bakanlıkça belirlenmiş asgarî tohumluk standardının altına düşürülmüş olarak veya tağşiş edilerek; Yönetmeliğe uygun şekilde ambalajlamadan veya etiketlemeden ya da taklit ambalajlar veya taklit etiketlerle isim ve marka taklidi yaparak veya isim ve marka dışında da olsa iltibasa mahal verecek şekilde ibareler kullanarak; Yönetmeliğine uygun hazırlandığı ve ilaçlandığı bilindiği halde, amacı dışında yemlik veya yemeklik olarak; Sertifika işlemine tâbi tutulmadığı veya kontrol edilmediği hâlde, sertifikalandırılmış veya kontrol edilmiş gibi göstererek; Çeşidin kayıt altına alınmasında belirlenen niteliklere uygun olmayacak şekilde yanıltıcı tanıtım ve reklam yaparak satanlar, dağıtanlar, satışa ve dağıtıma arz edenler veya şahsî ihtiyacından fazlasını ticarete konu olacak kadar elinde bulunduranlara idari para cezaları öngörmüş olmakla birlikte, tekerrür halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edileceğini belirtmiştir.
Ek olarak Bakanlıktan yetki almadan tohumluk yetiştiren, işleyen, satışa hazırlayan, dağıtan veya satan kişi veya kuruluşlara idari para cezası, tekerrür halinde beş yıl süreyle faaliyetten men ve ürünlerin imhasına; Bakanlıkça gerekli izni verilmeyen ve kontrolleri yapılmayan tohumlukları, ithal ve ihraç edenler ile ithal ve ihraç işlemlerinde gerçeğe aykırı bilgi ve belge verenler veya belgeler üzerinde tahrifat yaptıkları tespit edilenlere artan miktarda idari para cezasına ek olarak tekerrür halinde beş yıl süreyle faaliyetten men ve tohumlara el konularak imha edilmesi müeyyideleri düzenlenmiştir.
Kanuna aykırı hareket edenlere uygulanan idari para cezaları ve diğer yaptırımlar, tohumculuk sektöründe güvenilirliği ve düzeni koruma amacını taşır. Bu hükümler, tohumluk üretiminden ticaretine kadar olan süreçlerde uyulması gereken kuralları belirleyerek, tarım sektörünün sürdürülebilirliği ve gıda güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulmaktadır.
Diğer düzenlememiz olan 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’ysa yukarıda belirtiği üzere insan sağlığına geri dönülmez zararlar veren GDO’lu gıdalar ve zirai ürünlere mücadele adına önem Kanuna göre; insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı göz önünde bulundurularak GDO veya ürünlerinin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesi ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak başvuru esaslı risk değerlendirmesi ile gerçekleşeceği belirtilmiştir.
Kanunun 5. maddesi GDO ve bu ürünlere ilişkin yasaklar getirmesi bakımından önemlidir. Şöyle ki: ‘’GDO ve ürünlerinin onay alınmaksızın piyasaya sürülmesi; GDO ve ürünlerinin, Kurul kararlarına aykırı olarak kullanılması veya kullandırılması; Genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi, GDO ve ürünlerinin Kurul tarafından piyasaya sürme kapsamında belirlenen amaç ve alan dışında kullanımı; GDO ve ürünlerinin bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması’’ yasaklanmıştır.
Ayrıca kanun önemli bir düzenleme ile bu tür faaliyetlerde bulunanlara ‘’kusursuz sorumluluk’’ esasını getirmiştir: ‘’GDO ve ürünleri ile ilgili faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanun kapsamında izin almış olsalar dahi, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanmasına karşı oluşan zararlardan sorumludur. Bu sorumluluk, GDO ve ürünlerinin, başvuru ve kararda yer alan koşulları sağlamadığının anlaşılması durumunda zarar oluşmasa dahi geçerlidir.’’
Devam eden hükümlerde GDO ile mücadele kapsamında hapis cezası öngörülmüştür, şöyle ki; GDO ve ürünlerini bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ithal eden, üreten veya çevreye serbest bırakan kişi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası öngörülmüştür. Aynı şekilde ithal edilmesine, yalan beyanda bulunulmasına, bu suçların tüzel kişiler yararına işlenmesinde çeşitli cezai yaptırımlar ve güvenlik tedbirleri öngörülmektedir. Genel anlamda kanun, GDO’ların izinsiz kullanımını, üretimini ve piyasaya sunulmasını engellemeyi hedeflemektedir.
3. Sonuç ve Genel Değerlendirme
Çalışmamızda buğday, ata tohumu ile GDO’nun genel hatlarıyla incelenmesi ve hukuki açıdan değerlendirmesi ele alınmıştır. Özetle buğday, besin değeri ve ekonomik etkisinden ötürü insanlık tarihinin en önemli tarım ürünlerinden biri olmuştur. Ancak modern tarım teknikleri ve endüstriyel üretim yöntemleri, buğday üretiminde çeşitli hukuki düzenlemeleri gerekli kılmıştır. Hukukumuzda buğdaya ve üst başlık olarak tohumculuğa yönelik pek çok düzenleme bulunmaktadır. Bu bağlamda sırasıyla başlıca mevzuat incelenmiş, önemli bölümler aktarılmış ve cezai hükümlere yer verilmiştir. Sonuç olarak, buğday ve tohumculuk sektöründe hukuki düzenlemeler, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği açısından gerek ekonomik gerekse toplumsal anlamda büyük önem taşımaktadır.
Stajyer Av. Osman Berat Öztürk
(1) https://dergipark.org.tr/tr/pub/uluaricilik/issue/50167/596232
(2) https://www.fao.org/faostat/en/#rankings/countries_by_commodity
(3) https://dergipark.org.tr/tr/pub/saufenbilder/issue/20678/220859
(4) https://dergipark.org.tr/tr/pub/hlm/issue/50812/629421
(5) https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5488&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
(6) https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5553.pdf
(7) https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5977&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
(8) https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=17255&MevzuatTur=9&MevzuatTertip=5
Kaynakça ve Referanslar:
• https://dergipark.org.tr/tr/pub/uluaricilik/issue/50167/596232
• https://www.fao.org/faostat/en/#rankings/countries_by_commodity
• https://dergipark.org.tr/tr/pub/saufenbilder/issue/20678/220859
• https://dergipark.org.tr/tr/pub/hlm/issue/50812/629421
• https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5488&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
• https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5553.pdf
• https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5977&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
• https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=17255&MevzuatTur=9&MevzuatTertip=5
• FAO
• Tarım Orman Bakanlığı Müktesebatı