“OSMANİYE YER FISTIĞI” ÜRETİMİNİN SU HUKUKU VE TARIM POLİTİKALARI EKSENİNDE DEĞERLENDİRMESİ

Özet

Osmaniye yer fıstığı, Türkiye’nin önemli tarımsal sanayi merkezlerinden biri olan ve yakın zamanda Avrupa Birliği (AB) Coğrafi İşaret (CI) tescili alarak uluslararası ekonomik potansiyelini artıran önemli bir üründür. Ancak, bölgenin ekonomik refahının dayandığı bu üretim, ciddi bir su kıtlığı tehdidi ve bölgedeki verimsiz su kullanımı ile karşı karşıyadır. Osmaniye yer fıstığı üretiminin sürdürülebilirliği, mevcut Türk su hukuku ve tarım politikaları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ekonomik teşvikler ile hidrolojik maliyetler arasındaki çatışmayı ve bu çatışmayı yönetmesi gereken hukuki altyapının yetersizliği açıkça görülmektedir. Özellikle 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu’nun günümüz kıtlık yönetimi için yetersizliğini ve yaptırımlarının, ürünün yüksek kârlılığı karşısında caydırıcılığının yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Aynı zamanda Havza Bazlı Destekleme Modeli (HBDM), su kısıtlı havzalarda bazı su yoğun bitkileri kısıtlarken, yüksek su tüketen yer fıstığını ekonomik önceliği nedeniyle bilinçli olarak desteklemeye devam etmektedir. Ekonomik çıkarlar gözetilerek sürdürülen bu durum ekolojik açıdan tehlike arz etmektedir. Bu tehlikenin çözümü ancak geniş ve kapsayıcı bir hukuki reform ile çözüme kavuşacağı anlaşılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Osmaniye Yer Fıstığı, Su Hukuku, Su Kıtlığı, Tarım Politikaları, Coğrafi İşaret (CI), Havza Bazlı Destekleme Modeli, Sürdürülebilirlik

GİRİŞ: BİR “COĞRAFİ İŞARET”İN HİDROLOJİK VE HUKUKİ SORUNSAL

AKonunun Tanımlanması

Türkiye’nin tarımsal üretiminde, bazı ürünler belirli bir bölge ile özdeşleşerek o bölgenin ekonomik geleceğini tayin eden stratejik birer unsura dönüşmüştür. Osmaniye ili için bu unsur, tartışmasız bir şekilde yer fıstığıdır. Bölgesel istihdamın ve tarımsal sanayinin öncüsü olan bu ürün, yakın zamanda Avrupa Birliği (AB) nezdinde “Coğrafi İşaret” (CI) tescili alarak uluslararası bir tanınırlık ve ekonomik potansiyel kazanmıştır. Ancak, her ne kadar Osmaniye ili ve Türkiye için önemli olsa da bu kaynak, ciddi bir su kıtlığıyla karşı karşıyadır.

Osmaniye’nin ekonomik refahının dayandığı yer fıstığı üretiminin sürdürülebilirliğinin, parçalı, güncelliğini yitirmiş ve çelişkili bir hukuki çerçeve nedeniyle ciddi tehdit altında olduğudur. Mevcut Türk mevzuatı; birbiriyle çatışan teşvik mekanizmaları, yetersiz tahsis rejimleri ve etkisiz denetim mekanizmaları ile su kıtlığı gerçeğini yönetmekte başarısız olmakta; dahası, ekonomik teşviklerle bu kıtlığı derinleştiren çelişkili bir rol oynamaktadır. Bu analiz, yer fıstığının ekonomik değerini hidrolojik maliyetiyle ve bu çatışmayı yönetmesi gereken hukuki altyapının mevcut durumuyla karşılaştırarak, sürdürülebilir bir üretim için acil bir hukuki ve politik reform ihtiyacını ortaya koymayı amaçlamaktadır.

B- Yer Fıstığı (Arachis hypogaea L.)

Sorunun odağındaki bitki olan yer fıstığı (Arachis hypogaea L.), tarımsal ve botanik açıdan birçok özelliğe sahip bir bitkidir. Baklagiller familyasına ait olan yer fıstığı, anavatanı Güney Amerika olmasına rağmen Akdeniz iklim kuşağında bolca yetişmektedir.

Yer fıstığını diğer tarım ürünlerinden ayıran en belirgin özellik, meyvesini toprak altında geliştirmesidir.

Aynı zamanda yer fıstığının en önemli rolü, bir baklagil olarak havadaki azotu toprağa bağlama yeteneğidir. Bu özelliği, onu kendisinden sonra ekilecek bitkiler için toprağı zenginleştiren, suni gübre ihtiyacını azaltan ve bu yönüyle rotasyon bitkisi yapan bir unsur olarak öne çıkarmaktadır.

Bitkinin kendisi, toprağa azot bağlayarak toprak sürdürülebilirliğine olumlu katkı sağlarken, toprağa girebilmesi için gereken sürekli nem ihtiyacı ve yüksek su tüketimi, su kaynaklarının sürdürülebilirliği üzerinde ciddi bir problem oluşturmaktadır. Bundan dolayı tarım politikaları, bu iki farklı sürdürülebilirlik hedefi arasındaki çatışmayı yönetmek zorundadır.

2- YER FISTIĞININ EKONOMİK VE STRATEJİK DEĞERİ

A- Osmaniye’nin Üretim ve İşleme Merkezi Olarak Konumu

Osmaniye’nin yer fıstığı ile olan ilişkisi, tarımsal faaliyetin haricinde aynı zamanda ekonomik bağımlılık düzeyindedir. Türkiye’de yer fıstığı tarımının neredeyse tamamına yakını Akdeniz Bölgesi’nde, özellikle Adana ve Osmaniye illerinde yoğunlaşmıştır. Osmaniye, tek başına Türkiye yer fıstığı üretiminin ortalama %40’ını gerçekleştirmektedir ve aynı zamanda Türkiye’de üretilen yer fıstığının büyük bir çoğunluğu neredeyse tamamı Osmaniye’de işlenmektedir. Bu durum, ilin sadece bir tarım alanı değil, aynı zamanda Türkiye çapında “tarımsal sanayi merkezi” olduğunu göstermektedir.

Bu yüksek ekonomik bağımlılık, su kıtlığı bağlamında ele alındığında, yürütme kanadı (Tarım Bakanlığı, DSİ) üzerinde baskı yaratmaktadır. Su kaynaklarında yaşanacak bir kriz veya üretime getirilecek ciddi bir kısıtlama, basit bir tarımsal gelir kaybının haricinde, bölgesel bir endüstriyel çöküşe yol açma ihtimalini barındırmaktadır.

B- Ekonomik Değeri Artıran Hukuki Korumalar: Coğrafi İşaretler

Yer fıstığının ekonomik değeri, son yıllarda hukuki koruma araçlarıyla daha da pekiştirilmiştir. İlk olarak 2002 yılında “Osmaniye Yerfıstığı” adıyla ulusal coğrafi işaret tescili alınmıştır. Ayrıca, 2024 yılında Avrupa Birliği Komisyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü tarafından verilen AB Coğrafi İşaret tescilidir.

Bu AB tescili, basit bir kalite belgesi olmasının dışında, hukuki bir araç olarak hareket etmektedir. AB tescili, ürünün korunmasını, markalaşmasını ve sürdürülebilirliğini sağlamayı amaçlarken, aynı zamanda Avrupa düzeyinde marketlerin farkındalığını artıracak ve yurt dışı talebi ciddi ölçüde yükseltecektir.

3- YER FISTIĞININ SU İHTİYACI VE OSMANİYE’DEKİ SU YÖNETİMİ

A- Yer Fıstığının Su İhtiyacı

Yer fıstığı genellikle “nispeten kuraklığa toleranslı” bir bitki olarak tanımlanır. Ancak bu tolerans, bitkinin hayatta kalmasıyla ilgilidir; yüksek ve kârlı ticari verim için durum farklıdır. Ticari yer fıstığı yetiştiriciliği, özellikle kritik gelişim dönemlerinde, önemli miktarda ve düzenli sulamaya bağımlıdır. Aynı zamanda yer fıstığı bitkisi iyi dağılmış bir yağış rejimi tercih eder.

Bu su ihtiyacı, çiftçinin neden sık ve düzenli sulamaya eğilimli olduğunu açıklamaktadır. Toprağın yüzeyinin kurumasına izin vermek doğrudan verim kaybı anlamına gelmektedir.

B- Bölgedeki Su Kullanımı

Osmaniye’deki yüksek su talebini sebebi, sadece bitkinin ihtiyacından değil, aynı zamanda bu suyun sahadaki verimsiz kullanımından da kaynaklanmaktadır. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından Adana ve Osmaniye’de 90 işletme üzerinde yapılan bir etkinlik analizi çalışması, bu sorunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bu veriler, sahadaki çiftçilerin suyu sadece verimsiz kullanmakla kalmayıp, muhtemelen aşırı kullanarak hem sıkıntıda olan kaynağı israf ettiklerini hem de toprağa ve bitkiye zarar vererek verimin altında kaldıklarını göstermektedir. Dolayısıyla, Osmaniye’deki sorun sadece “su kıtlığı” olmayıp, aynı zamanda mevcut az olan suyun “kötü yönetimi” sorunudur.

4- MEVCUT HUKUKİ ÇERÇEVE: SUYUN TAHSİSİ (167 SAYILI KANUN)

A- 167 Sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun

Türkiye’de yeraltı sularının kullanımını düzenleyen mevzuat, 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’dur. Bu kanunun kabul edildiği zaman, suyun “kıt bir kaynak” olarak değil, “kullanılması ve geliştirilmesi gereken bir kaynak” olarak görüldüğü bir döneme aittir. Dolayısıyla, kanunun asıl amacının “kıtlık yönetimi” üzerine değil de “izin ve ruhsatlandırma” gibi konuları düzenleme amacı taşıdığını görmekteyiz.

Zaten halihazırda ilgili kanun çok fazla detaylı düzenlemelerde bulunmamaktadır.

Kanunun temeli, yeraltı suyu kullanımını Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nden alınacak belgelere tabi kılmasıdır. Kanun, “Arama Belgesi” (Madde 9), “Kullanma Belgesi” (Madde 10) ve “Islah ve Tadil Belgesi” (Madde 11) olmak üzere üç temel izni tanımlamaktadır.

B- Yaptırım ve Denetim Yetersizliği

167 sayılı Kanun’un günümüzdeki su kıtlığı karşısındaki en büyük eksikliği, denetim ve yaptırım mekanizmalarının yetersizliğidir. Kanunun 18. Maddesi, 8. Madde ‘ye aykırı olarak izinsiz kuyu açan veya belge almadan faaliyette bulunanlara yönelik temel yaptırımı “idari para cezası” olarak belirlemiştir.

Yer fıstığı tarımının “yüksek kârlı” olduğu bir ekonomik ortamda, yakalanma riskinin düşük ve cezanın (idari para cezası) görece “düşük” olduğu bir senaryoda idari para cezası, yüksek kârlı bir faaliyet için “göze alınabilir bir maliyet” haline gelmektedir. Bu nedenle, 1960 tarihli 167 sayılı Kanun, 2024 yılının piyasa koşulları ve ekonomik teşvikleri karşısında caydırıcılığını ve etkinliğini yitirmiştir.

5- MEVCUT HUKUKİ ÇERÇEVE: TOPRAK VE ARAZİ KULLANIMI (5403 SAYILI KANUN)

A- 5403 Sayılı Kanun’un Su Yönetimindeki Rolü

Su yönetimindeki boşluk, 167 sayılı Kanun’un yetersizliğinden kaynaklansa da idarenin tamamen yetkisiz olduğu anlamına gelmemektedir. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, doğrudan bir su kanunu olmamakla birlikte, suyun kullanıldığı araziyi düzenleyerek su yönetimine dolaylı bir şekilde dokunmaktadır.

Kanun, “sulu tarım arazisini” tanımlamakta ve temel amaç olarak toprağın korunmasını, geliştirilmesini ve “arazi bozulmasının” önlenmesini hedeflemektedir.

Tanımlar

Madde 3- Bu Kanunda geçen;

  1. j) Sulu tarım arazisi: Tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı arazileri, …

B- “Arazi Bozulması” Kavramının Hukuki Araç Olarak Kullanılması

Tanımlar

Madde 3- Bu Kanunda geçen;

  1. r) Arazi bozulması: Arazinin doğal veya yapay etkiler sonucu özelliklerinin değişikliğe uğraması ile ekonomik ve ekolojik işlevlerinin azalması veya yok olmasını, …

Osmaniye’deki durum verimsiz ve “aşırı sulama” eğilimidir. Ziraat bilimi açısından aşırı sulama, toprağın yapısını bozmanın ve toprağın ekonomik işlevlerini azaltmanın en bilinen yollarından biridir.

Aşırı sulama yoluyla 5403 sayılı Kanun’un tanımladığı “arazi bozulması” suçunu oluşturmaktadır. Kanun, araziye zarar verenlere ve toprak koruma projelerine uymayanlara idari para cezaları ve Valilik tespitiyle araziyi tarımsal üretime uygun hale getirme yükümlülüğü getirmektedir.

Bir çiftçinin 167 sayılı Kanun kapsamında yasal bir Kullanma Belgesine sahip olması, o suyu 5403 sayılı Kanun’a aykırı olarak, yani “arazi bozulmasına” yol açacak şekilde kötüye kullanma hakkını ona vermez.

 6- MEVCUT HUKUKİ ÇERÇEVE: TARIM POLİTİKASI VE SU KITLIĞI KRİTERİ (5488 SAYILI KANUN)

A- Havza Bazlı Destekleme Modelin (HBDM)

Su-tarım ilişkisindeki hukuki çerçeveyi, 5488 sayılı Tarım Kanunu kapsamında yürütülen tarımsal destekleme politikaları oluşturmaktadır. Bunların en önemlisi, “Havza Bazlı Destekleme Modelidir (HBDM).

Havza Bazlı Destekleme Modeli (HBDM): Türkiye’de 5488 sayılı Tarım Kanunu kapsamında uygulanan temel bir tarımsal destekleme politikasıdır.

Bu modelin temel amacı, Türkiye’nin tarımsal coğrafyasını, iklim, toprak yapısı, su kaynakları ve bitkisel üretim desenlerine göre belirlenmiş 30 ana “tarım havzasına” ayırarak, her bir havzanın ekolojik ve ekonomik potansiyeline en uygun ürünlerin üretimini teşvik etmektir.

B- Modelin “Su Kısıtı” Kriterini İçermesi

Modelin yıllar içindeki gelişimi, su kıtlığı gerçeğini tanıdığını göstermektedir.

Su kısıtı olan havzalarda, çok su tüketen “dane mısır” bitkisine (damlama sulama hariç) destekleme ödemesi yapılmamasını karara bağlamıştır.

Aynı su kısıtlı havzalarda, kuraklığa dayanıklı “nohut ve mercimek” gibi ürünlere ilave %50 destek ödenmesini sağlamıştır.

Bu yaklaşım, devletin kıt kaynakları daha düzenli bir şekilde yönetme iradesini göstermesi açısından son derece olumludur.

C- Osmaniye Yer Fıstığı Üzerindeki Etkisi

Ancak, HBDM’nin su kısıtı konusundaki bu tutumu, ekonomik ve stratejik değeri yüksek ürünler söz konusu olduğunda terk edilmektedir. Aynı 2023/24 Destekleme Kararı’nın Sertifikalı Tohum Kullanım Desteği bölümünde, “yer fıstığı” için desteğin “tüm havzalarda”(su kısıtı olan havzalar da dahil) yapılacağı belirtilmektedir.

Bu durum, bariz bir şekilde tarımsal açıdan çifte standart yaratmaktadır:

  1. Devlet, bir yandan su kısıtını kabul ederek dane mısırı cezalandırmakta ve nohutu ödüllendirmektedir.
  2. Ancak bir yandan da su ihtiyacı yüksek olan ve su kısıtlı havzalarda yetiştirilen yer fıstığını bu rasyonel kuralın dışında tutmakta ve onu desteklemeye devam etmektedir.

Bu bir idari hata değil, aksine kanun koyucunun bilinçli olarak tercih ettiği bir düzenlemedir. Bu tercih, yer fıstığının yüksek düzeydeki ekonomik değerinin, ulusal sanayi içindeki yerinin ve yeni kazanılan Avrupa Birliği tescilinin yarattığı stratejik önemin, su kıtlığı yönetimi feda edildiği noktayı hukuken göstermektedir.

7. BEKLEYEN REFORM VE BÜTÜNCÜL YÖNETİM İHTİYACI (SU KANUNU TASARISI)

A- Mevcut Durum

Türkiye’nin su yönetimi, yürütme kanadında ve yerel idareler arasında parçalanmış bir yapı sergilemektedir. Bu durumu gidermek amacıyla yıllardır kapsamlı bir “Su Kanunu Tasarısı” hazırlanmaktadır.

B- Sivil Toplum Eleştirileri (WWF Raporu)

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) tarafından yapılan bir değerlendirmede, tasarının yenilikçi unsurlar içermesine rağmen, birtakım konularda yetersiz kaldığı belirtilmiştir.

WWF’in eleştirisi, tasarının “havza ölçeğinde yönetim birimlerinin oluşturulması” ve “hazırlanacak planlar arasındaki uyum ve bütünlük” konularında eksikler içerdiğini belirtmektedir. WWF’in raporu, Türkiye’nin gelecekteki su anayasası olması beklenen kanun tasarısının, Osmaniye’nin ihtiyacı olan bu bütüncül havza yönetimi çözümünü sunmakta eksik kaldığını teyit etmektedir.

8- HUKUKİ REFORM VE BÜTÜNCÜL HAVZA YÖNETİMİ

A- Tespit Edilen Çatışmanın Özeti

Bu analiz, Osmaniye yer fıstığı üretiminin merkezinde duran derin bir çatışmayı ortaya koymuştur. Bu çatışma, ekonomik olarak son derece rasyonel ve kârlı, uluslararası alanda hukuken yeni tescillenmiş ve ulusal düzenlemelerde (HBDM) çelişkili bir şekilde desteklenen bir tarımsal faaliyetin; ekolojik olarak sürdürülemez bir su kıtlığı ve verimsizlik ortamında, hukuken 1960’larda kalmış bir tahsis rejimi (167 sk. Kanun) ve kurumsal olarak eksik bir planlama (Su K. Tasarısı) ile yönetilmeye çalışılmasından kaynaklanmaktadır.

 KAYNAKÇA

–  Şahin, G. (2014). Türkiye’de Yerfıstığı (Arachis hypogaea L.) Yetiştiriciliği ve Bir Coğrafi İşaret Olarak Osmaniye Yerfıstığı. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13(3), 619-644. https://doi.org/10.21547/jss.256812

– ÖZALP, B., & ÖREN, N. (2019). TÜRKİYE’DE YERFISTIĞI ÜRETİCİLERİNİN TARIMSAL DESTEKLERDEN FAYDALANMA DURUMU. International Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR)6(46), 4122–4130. https://doi.org/10.26450/jshsr.1630

–  Özalp, B., & Ören, N. (2020). Yerfıstığında Karlılık, Rekabet Edebilirlik Ve Politika Etkileri: Politika Analiz Matrisi. Tarım Ekonomisi Dergisi, 26(1), 29-39. https://doi.org/10.24181/tarekoder.701649

–  Parlakay, O., & Alemdar, T. (2011). TÜRKİYE’DE YERFISTIĞI TARIMINDA TEKNİK VE EKONOMİK ETKİNLİK. Tarım Ekonomisi Dergisi, 17(1 ve 2), 47-53.

-2023 YILINDA YAPILACAK TARIMSAL DESTEKLEMELER VE 2024 YILINDA UYGULANACAK SERTİFİKALI TOHUM KULLANIM DESTEĞİNE İLİŞKİN KARAR (https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2024/03/12-7613-Sayili-Tarimsal-Destek-Karari-Degisiklikler-Islenmis.pdf)

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1609097 (1609097 -167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu’nun yetersizliği ve denetim sorunları üzerine hukuki bir değerlendirme.-)

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/ab-tescilinin-osmaniye-yer-fistiginda-uretim-ve-ihracati-artirmasi-bekleniyor/327203

https://www.wwf.org.tr/?1467/sukanunutasarisi

-5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Hakkında Kanun

-167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun

-5488 sayılı Tarım Kanunu

Bu gönderiyi paylaş