PESTİSİTLERİN YANLIŞ KULLANIMININ ÖNLENMESİNDE HUKUKUN YERİ

PESTİSİTLERİN YANLIŞ KULLANIMININ ÖNLENMESİNDE HUKUKUN YERİ

GİRİŞ

Türkiye’de pestisit kalıntı analizleri, Tarım ve Orman Bakanlığı İl Gıda Kontrol Laboratuvarları tarafından yürütülmektedir. Bu laboratuvarlar, üretici, kurum veya müşterilerden gelen örnekleri analiz etmektedir. Ayrıca, ihracat aşamasında geri dönen ürünler, ülkeye girişte yeniden kontrol edilmekte ve mevzuata uygun olmayan ürünlerin yurda girişine izin verilmemektedir.

Avrupa Birliği mevzuatı çerçevesinde ise, gıda zincirinden kaynaklanan halk sağlığı risklerinin hızlı bir şekilde ele alınabilmesi amacıyla Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi (RASFF) kurulmuştur. Bu sistem, üye ülkeler arasında bilgi alışverişi sağlayarak, gıda güvenliği konularında hızlı ve etkili müdahale yapılmasını mümkün kılmaktadır. Türkiye 2024 itibarıyla RASFF üyesi değildir. Bununla birlikte, Türkiye, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşması kapsamında, AB ülkelerine ihraç edilen ürünlerde tespit edilen uygunsuzlukları RASFF üzerinden bildirmektedir. Türkiye’nin bu sistemle entegre çalışması, “üçüncü ülke” statüsünde olmasına rağmen ihracat süreçlerinde RASFF sistemine dahil olduğuna işaret etmektedir. Kısaca örneklememiz gerekirse, Türkiye’den ihraç edilen kuru incirlerde aflatoksin tespiti ve diğer benzer durumlar RASFF aracılığıyla bildirilmektedir.

Pestisit kalıntılarının analizi ve raporları, RASFF portalında düzenli olarak yayımlanmaktadır. Portal verileri incelendiğinde ve güncel haberlerden de edinilen bilgilerden görüldüğü üzere, tarım ilaçlarının yanlış kullanımı, ekonomik kaygılarla piyasaya erkenden sürülen ilaçların toksin yayılımı gibi unsurların ciddi bir güvenlik riski oluşturduğu aşikardır.

Bu tür güvenlik risklerinin önüne geçebilmek için, yetkili makamların pestisit erişimine uygulanabilir ölçüde erişim engeli getirmesi, üretici eğitimine yönelik önlemler alması, hatta kimlerin kullanabileceğini alınan eğitimler sonucu belirlemesi ve denetim süreçlerinin sonucundaki yaptırımları düzenleyerek etkin şekilde işletmesi önem taşımaktadır. Ayrıca, gıda güvenliği standartlarına uygun üretim sağlamak için akredite laboratuvarlarda yapılan analizlerin doğru, şeffaf ve güvenilir bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yapay zekanın tarım uygulamalarına entegrasyonu, analizlerin maliyetini düşürebileceği gibi tarımsal faaliyetlerdeki verimliliği de arttırabilir. Ancak, yapay zeka destekli analizlerde veri toplama aşaması, analizlerde meydana gelebilecek hata ihtimalleri ve bu hataların sorumluluğu hususu, hukuki açıdan derinlemesine değerlendirilmesi gereken bir konudur.

PESTİSİT

Pestisitler, bitki ve hayvanlara zarar veren zararlı organizmaları kontrol altına almak, ürün verimliliğini artırmak ve tarımsal faaliyetlerde etkinlik sağlamak amacıyla sıklıkla kullanılan kimyasal maddelerdir. Bu kimyasal maddenin uygunsuz kullanımı, tarımsal ürünler üzerinde zararlı kalıntılar bırakabilmekte ve insan sağlığı açısından ölümcül etkilere varan ciddi riskler oluşturabilmektedir.

Pestisitlerin tarım ürünlerinde yanlış kullanımı, ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açmaktadır. Pestisitlere yoğun maruz kalımın, kalp, akciğer ve böbrek yetmezliği gibi kritik sağlık sorunlarına neden olduğu gibi, pestisitlerin etkisiyle Parkinson, lösemi, akciğer ve meme kanseri, tip 2 diyabet, astım, alerji, obezite ve hormon bozuklukları gibi hastalıklarda küresel ölçekte artış gözlemlenmektedir.

Bu kimyasal maddelerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri arasında, periferal ve merkezi sinir sisteminde hasar, solunum yetmezliği ve kan fonksiyonlarında bozulma yer almaktadır. Özellikle hamile bireylerde plasenta yoluyla fetüsü etkileyerek düşüklere ve doğum anormalliklerine yol açtığı, özellikle de bebek ve çocuk sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler bıraktığı[1] açıklanmaktadır.

KALINTI KONTROLÜ

Pestisitlerin neden olduğu sağlık sorunları, ulusal ve uluslararası düzenlemeler çerçevesinde üretici ve ihracatçıları sorumluluk altına sokmaktadır. Türk Gıda Kodeksi ve Avrupa Birliği mevzuatları, pestisit kalıntı limitlerini aşan ürünlerin satışını ve ihracatını yasaklamaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, ülkemizde İl Gıda Kontrol Laboratuvarları tarım ürünlerinden alınan pestisit analizlerini saha bazlı olarak gerçekleştiren birincil laboratuvarlar iken, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Ulusal Gıda Referans Laboratuvar Müdürlüğü(“Müdürlük”) bu risklerin kontrol altına alınması amacıyla TS EN ISO/IEC 17025 ve TS EN ISO/IEC 17043 standartlarına uygun olarak pestisit kalıntı analizleri referans laboratuvar olarak gerçekleştirmektedir. Bahsi geçen işbu Müdürlük tarafından laboratuvarlar arasında metot birlikteliği ve standardizasyon sağlamak amacıyla “Pestisit Analizleri için Metot Validasyonu ve Ölçüm Belirsizliği Hesaplanması Açıklamalı Uygulama Rehberi” hazırlanmıştır. Bu rehberle birlikte, denetimlerde karşılaşılan sorunların azaltılmasına ve metodolojilerin doğruluk ve uyumluluğunun sağlanmasına katkı sağlamıştır.

HUKUKEN UYGULAMA ALANI

Pestisit analizleri, uzman laborantlar, ileri teknoloji cihazlar, çoklu pestisit analizi gerektiren hususlar ve hassas ölçüm gerektirdiğinden pahalıdır. Bu sebeple maliyetleri düşürme konusunda uygulanabilir hukuk kuralları çerçevesinde yapay zeka (“YZ”) işlevselliğini göz ardı etmemek gerektiği kanaatindeyiz.

Kişisel verilerin toplanmasında hukuki açıdan belirli ilkeler geçerlidir.

YZ’nin tarım sektöründeki kullanımı, kişisel veri koruma hukukunun temel ilkeleri olan;

  • Amaca bağlılık: Verilerin yalnızca belirtilen meşru amaçlar doğrultusunda işlenmesi,
  • Veri minimizasyonu: İşleme amacı için gerekli olan minimum verinin toplanması,
  • Doğruluk: Verilerin doğru, güncel ve eksiksiz olması,
  • Güvenlik: Verilerin yetkisiz erişime karşı hukuki, idari ve teknik önlemler alınarak korunmasına uygun olarak gerçekleştirilmelidir.

Bu kapsamda, verilerin yalnızca belirli, açık ve meşru bir amacın gerçekleştirilmesi için toplanması gerekmektedir. Tarımsal veri toplama ve işleme bağlamında, örneğin pestisit kullanımının optimize edilmesi veya gıda güvenliğinin artırılması gibi amaçlar, bu verilerin toplanmasının hukuken meşru bir temel oluşturmasını sağlar. Amacın net bir şekilde belirlenmesi, hangi verilerin toplanmasının gerektiğini ve hangi verilerin ayıklanması gerektiğini ayırt etmede önem arz etmektedir.

Veri kategorileri hususunda ise; verilerin yalnızca amaca uygun şekilde sınıflandırılması ve toplanması gerektiğini belirtmek gerekmektedir. Tarım verilerinin toplanması durumunda, yalnızca tarım süreciyle ilgili veriler toplanmalı, biyometrik ya da sağlık verileri gibi özel veri içeren kategoriler ise yalnızca belirli koşullar altında toplanabildiğine dikkat etmek gerekmektedir.

Ek olarak, veri minimizasyonu ilkesi, yalnızca işleme amacı için gerekli olan verilerin toplanması gerektiğini vurgular. Bu ilkeye göre, örneğin bir tarla üzerinde pestisit kullanımını optimize etmek amacıyla, yalnızca tarla büyüklüğü, toprak tipi, zararlı türleri gibi veriler yeterli olacaktır. Kişisel bilgilerin toplanması, bu amaca hizmet etmiyorsa, hukuken gereksiz kabul edilecektir.

Kişisel verilerin işlenmesi için açık rıza veya başka bir yasal dayanak gereklidir. Bu nedenle, veri sahiplerinin, verilerin işlenmesi ve amacı, kullanımı, aktarılması hakkında açık bir şekilde bilgilendirilmesi ve yazılı onaylarının alınması gerekir. Tarımsal verilerle ilgili olarak, bu bilgilendirme sadece veri sahiplerinin haklarını korumakla kalmaz, aynı zamanda hangi verilerin toplandığı ve bu verilerin hangi amaçlarla kullanılacağı konusunda şeffaflık sağlar.

YZ, tarımsal alanlardan toplanan büyük veri setlerini analiz ederek, olası pestisit kalıntı düzeylerini tahmin ederek potansiyel riskleri önceden belirleyebilir. Ancak, bu süreçte kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi durumunda, 6698 sayılı Kişisel Veri Koruma Kanunu’na (KVKK) ve Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’ne (GDPR) uygunluk sağlanmalıdır. Bu sayede, pestisit kullanımının optimize edilmesi ve gıda güvenliğinin artırılması sağlanabilir fakat kişisel verilerin işlenmesi meşru bir amaca yönelik olarak analiz edilecek tarım ürünlerine sahip veri sahibi kişilerin yazılı açık rızasına dayalı olarak gerçekleştirilmelidir.

YZ tabanlı görüntü işleme teknikleri, bitki hastalıklarını ve zararlıları erken aşamada tespit ederek, uygun pestisitlerin zamanında ve doğru miktarda uygulanmasını sağlayarak çeşitli kontrol sistemleriyle ürünün hasada uygun aşamada olup olmadığını ilgili denetleme mekanizmalarına bildirebilir. Bu süreçte, veri işleme amacı açıkça belirlenmeli ve yalnızca gerekli veriler toplanıp ayıklanmak süreciyle işlenmelidir. Bu durum ürün kalitesini artırabileceği gibi, gereksiz pestisit kullanımını da önler, ancak bahsettiğimiz verilerin gizliliği ve güvenliği hukuka uygun şekilde sağlanmalıdır.

YZ destekli otonom ilaçlama sistemleri ve drone’lar, tarlalarda hedefe yönelik pestisit uygulamalarını kararında yaparak, çevreye verilen zararı en aza indirerek ve iş gücü maliyetlerini düşürebilir. Ancak, bu süreçte de veri sahiplerinin hakları konusunda bilgilendirilmesi ve verilerin yasal sınırlamalar çerçevesinde kullanılması gerekmektedir.

Burada gıda güvenliğinin sağlanmasıyla gelen verimlilik artışı, çevresel etkileri azaltarak sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşması gibi avantajlar sağlanırken riskleri de göz ardı etmemek gerekecektir. Büyük miktarda tarımsal verinin toplanması sonucu veri sahibi ilgili kişilerin siber saldırılara karşı daha savunmasız hale getirilmesi riski, YZ algoritmalarının somut olaya yönelik çeşitli önyargılı analizlerde bulunabilme potansiyeli ve bu durumun çiftçiler arasında ayrımcılığa yol açabileceği endişesi ve belki de en önemlisi hızla gelişen YZ ekosistemine karşılık hukuki regülasyonların bu gelişmelere yetişmekte zorlanması riskler arasında sayılabilir.

SONUÇ

Sonuç olarak hukukçular, idari otoritelerin de katkılarıyla YZ’nin tarım sektöründeki hukuki etkilerine ilişkin farkındalık yaratmak için eğitim programları ve seminerler düzenleyerek ilgili kişilerin bu konuda bilinçlenmesine katkı sağlayabilecektir. Bu etkinliklerde, YZ sistemleriyle toplanan verilerin hukuka uygun şekilde korunması, taraflar arası sözleşmelerin hakkaniyete uygun düzenlenmesi ve algoritmaların ayrımcılık potansiyeline karşı önlem alınması konularında bilgilendirme yapılması katkı sağlayacaktır.

YZ teknolojilerinin hızla gelişmesi, hukuki düzenlemelerin de bu değişimlere ayak uydurmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda, özellikle kişisel verilerin korunması mevzuatının diğer düzenlemelerle çelişmeyecek şekilde güncellenmesi, tarım sektöründeki veri toplama ve işleme süreçlerini düzenleyen spesifik yasal çerçevelerin oluşturulması önem arz etmektedir. Ayrıca, YZ teknolojilerinin kullanımını yönlendiren uluslararası standartların benimsenmesi ve bu standartların yerel düzenlemelerle uyumlu hale getirilmesi, tarım sektöründe hukuki güvenliği sağlama açısından kritik bir rol oynayacaktır.

Uluslararası iş birliği, YZ ve veri koruması konularında ortak standartlar geliştirilmesi açısından büyük önem taşır. Özellikle sınır ötesi tarımsal ticaret ve veri akışlarında, taraf devletlerin hukuki uyumluluğu sağlama çabaları, tarım sektöründe YZ teknolojilerinin sürdürülebilir ve adil bir şekilde kullanılmasını destekleyecektir.

Bununla beraber, YZ uygulamalarının etik sonuçlarının değerlendirilmesi ve bu uygulamaların topluma zarar vermeyecek şekilde yönlendirilmesi amacıyla etik kurulların oluşturulması önerilebilir. Bu kurullar, algoritmaların ayrımcılık yapmaması, küçük ölçekli çiftçilerin haksız rekabetten korunması ve YZ teknolojilerinin doğaya uyumlu bir şekilde geliştirilmesi gibi konularda yol gösterici olacaktır. Bu bağlamda, hukukçular hem düzenleyici çerçevenin şekillendirilmesinde hem de etik ilkelerin uygulanmasında aktif bir rol üstlenmelidir.

Av. İlayda Aygül Arbay

[1] Basın yoluyla kamuoyu ile paylaşıldığı üzere, 30 Ekim 2019 tarihinde, tanıdıklarından aldıkları narları tükettikten sonra gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırılan altı aile ferdinden biri olan 4 yaşındaki çocuk hayatını kaybetmiştir. Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi sonucunda, çocuğun ölümüne doğrudan etki eden bir bulguya rastlanmazken, nar kabuklarında tespit edilen pestisit kalıntısı tespit edilmiştir. Söz konusu kalıntılar ve zehirlenme belirtileri dikkate alındığında, tarım ilacının ölüme neden olduğuna karar verilmiştir.

Bu gönderiyi paylaş