Uluslararası İlişkilerde Yükselen Gıda Milliyetçiliği.

Küresel arenada gıda milliyetçiliği kavramı yükselen bir trend olarak karşımıza çıkmaktadır. Gıda milliyetçiliği, temel anlamda, ülkelerin gıda güvenliğini sağlaması ve bu konuda öncelikli olarak kendi ihtiyacını karşılaması anlamına gelmektedir. Şüphesiz ki, ülkelerin öncelikli olarak kendi ihtiyaçlarını karşılaması, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek önemli bir gıda stoğunu ve yatırımını elinde barındırması anlamına gelmektedir. Temel anlamda küresel kapitalist ekonomiden anlaşılan ise, yatırım araçlarının stoklanmamasının gerekliliğidir. Gıda sektöründe, raf ömrü de göz önüne alındığında, ülkelerin ürettiklerini küresel ticaret zincirine ivedilikle dahil etmesi; sermayenin kar elde etmek amaçla kullanılmasının yadsınamaz bir gerekliliğidir. Haliyle; yeni güvenlik tehditlerinin ortaya çıktığı bir dünyada gıda milliyetçiliğinin ortaya çıkması ve gıda milliyetçiliğinin temel dinamikleri; neo-liberal ekonomi modelinin ana unsurlarıyla çelişmektedir. Bu durum da, neo-liberal ekonomi modelinin çatırdadığına dair görüşleri destekler niteliktedir.

Mevcut ekonomik modelin yaslandığı üç ana unsur olan uluslararası kurumların, ekonomik büyümenin ve demokrasinin de küresel boyutta darbe aldığı gözlenmektedir. Avrupa’da radikal popülist partilerin yükselişi, artan mülteci krizi, küresel pandemi koşulları ve ekonomiye indirdiği darbe, uluslararası kurumların zayıflaması ve bu kurumlara yönelik artan eleştiriler, mevcut sistemde yeni aktörlerin yükselişi; neo-liberal ekonomi modelinin üzerine inşa edildiği üç ana unsurun darbe almasına sebebiyet veren örnekler olarak gösterilebilir. Tüm bu örneklere ek olarak Ukrayna-Rusya arasında yaşanan bölgesel rekabetin küresel yansımaları, öncelikli olarak Avrupa kıtasında, giderek vurgulanan Gıda Milliyetçiliği fikrini gündeme getirmiştir.

Tüm dünyada milyonlarca insanın yetersiz beslenmeden etkilendiği, açlık çektiği gözönüne alınırsa; gıda güvenliğinin uluslar için önemli bir gereklilik olduğu anlaşılır. Pandemi öncesi dönemden beri giderek artan bir olgu olarak karşımıza çıkan gıda sorunu, Birlemiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün 2019 yılında yayınladığı rapora göre Afrika’da tüm popülasyonun beşte biri oranında yetersiz beslenme koşulları görülüyor. Ne yazık ki bu olumsuz koşullar Asya kıtasında da kendini göstemekte. (Food and Agriculture Organization of the United Nations, 2019) Ülkemizde ise 2019 yılına kadar olan veriler göz önüne alındığında; tarımsal üretimin giderek düştüğü, bu hususta giderek dışa bağımlılığımızın arttığı görülüyor. (TUIK, 2019) Örneklendirmek gerekirse ülkemizde 2015 yılındaki buğday üretimi, 2019 yılına gelindiğinde yaklaşık olarak %10 azalmıştır. (TUIK, 2015) Buna bağlı olarak buğday ithalatı aynı yıllarda iki katından fazlasına çıkmıştır. Verilerin pandemiden önceki süreci kapsaması da gıda milliyetçiliği fikrinin ortaya çıkmasına sebep olarak yalnızca pandeminin görülmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Gıda Milliyetçiliği, 1990’lı yıllardan itibaren dönem dönem uluslararası siyaseti hayli etkilemiş bir konsepttir.  IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşların 1990’lı yıllardan itibaren küreselleşme ile domine ettiği dünya ticareti, bu dominasyonun serbestleşme politikalarının gıda krizlerine yol açacağı yönünde eleştirilere maruz kalmıştır. Gel gelelim, 1990’lı yıllardan 30 yıl sonra, pandemi krizi sonrası ortaya çıkan Rusya-Ukrayna Krizi ile beraber Gıda Milliyetçiliği fikri uluslararası ilişkilerin bir olgusu olarak baş göstermektedir. Rusya-Ukrayna Krizinin bir yansıması olarak Gıda Milliyetçiliği olgusu günümüz dünyasında yalnızca Tarım sektörünü değil, aynı zamanda enerji sektörünü de büyük ölçüde etkilemektedir.

Pandemi öncesi verilerinden de anlaşılacağı üzere ülkemiz de giderek artan gıda krizine karşı önlem alması gereken ülkeler arasında yer almaktadır. Neo-liberal politikaların temel varsayımlarının ve gerekliliklerinin dahi sorgulandığı bu dönemde oluşan herhangi bir sistemsel dönüşüm, uluslararası arenadaki tüm aktörlerin dönüşümüne yol açacaktır. Domino etkisinin yaşanmasının şüphesiz olduğu bu süreç, dönüşüm sürecini en verimli şekilde geçiren ülkelere fayda sağlayacaktır. Herhangi bir dönüşümde gerekli görülen en önemli edinim dönüşümün kapsadığı alanda yapılmış olan altyapı yatırımı iken; Gıda Milliyetçiliğinin yol açacağı küresel dönüşümde de en büyük itici güç, üretimin devlet güvencesinde olması, üreticiyi teşviklendirme ve düşük enerji maliyetleridir. Türkiye’de pek çok üretici artan enerji maliyetleri ve ithal gıdanın ülke pazarında daha ucuza yer alması sebebiyle üretimini sürdürebilir bir zemine oturtmakta zorluk çekmektedir. Bu durumun tersine dönmesindeki en önemli araç devlet teşviki olarak görülebilir. Buna ek olarak, Gıda Milliyetçiliği ile yaşanması muhtemel bir dönüşüm süreci başlamadan, hali hazırda mevcut olan üretici korunmalıdır. Bu korumanın en önemli varyasyonları uygun girdi sağlanması, kredi destekleri, alım garantisi gibi yöntemlerdir. Bu yollarla Gıda Milliyetçiliğinin yol açacağı dönüşüm sürecine hazırlık sağlanıp, birçok alt sektör çok uluslu şirketlerin tekelinden kurtarılabilir.

Pandemi koşulları nedeniyle sınırların kapandığı, tedarik zincirlerini kırıldığı bir küresel ticaret tecrübe edilmiştir. Yeni krizlerin olağanüstü derece yıkıcı etkilerini dindirebilmek, bunu yapabilmek için kendi kendine yetebilmek; birçok ülkenin temel kaygısı haline gelmiştir. Yazının başında belirtildiği gibi küresel sistemlerin temel dayanakları sistemdeki aktörlerin temel ilgileri ve kaygılarıdır. Pandemi krizi ve hala devam eden Ukrayna-Rusya Krizi ile beraber devletlerin önceliği değişmiştir. Bu değişim sistemin tüm çarklarında oynama yapmayacak dahi olsa, işleyişte önemli değişikliklere sebebiyet verecektir. Bu dönüşüme ayak uydurmak ise, değişimin itici gücünün Uluslararası İlişkiler’de Artan Gıda Milliyetçiliği olduğu düşünüldüğünde, Enerji ve Tarım alanında kendi kendine yetmeyi gerektirmektedir.

 

Ezgi GÖKÇE

Mert GÜVEN

 

KAYNAKÇA

Food and Agriculture Organization of the United Nations. (2019). (The State of Food Security and Nutrition in the World 2019 (pp. 9-22). Rome: Food and Agriculture Organization of the United Nations. Retrieved from https://www.fao.org/3/ca5249tr/ca5249tr.pdf

TUIK. (2019). Bitkisel Ürün Denge Tabloları, 2018-2019 (pp. 1-2). Ankara: TUIK. Retrieved from https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Bitkisel-Urun-Denge-Tablolari-2018-2019-33740

TUIK. (2015). Bitkisel Ürün Denge Tabloları, 2015-2016 (pp. 1-2). Ankara: TUIK. Retrieved from https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Bitkisel-Uretim-2.Tahmini-2016-21666

Bu gönderiyi paylaş