TARIM ARAZİLERİNDE KADASTRO ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA “SINIRLARIN YANLIŞ BELİRLENMESİ” SORUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

TARIM ARAZİLERİNDE KADASTRO ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA “SINIRLARIN YANLIŞ BELİRLENMESİ” SORUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

TARIM ARAZİLERİNDE KADASTRO ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA “SINIRLARIN YANLIŞ BELİRLENMESİ” SORUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Giriş

Tarım, insanların beslenme ihtiyaçlarını karşılamak ve gıda üretmek amacıyla yaptıkları faaliyetlerin başında gelir. Tarım, doğal kaynakları uygun girdilerle birlikte kullanarak yapılan her türlü üretim, yetiştirme, işleme ve pazarlama faaliyetleri anlamına gelmektedir. Tarım sektörü, ülkelerin ekonomik kalkınması ve gıda güvencesi açısından büyük önem taşır.

Tarım arazisi; toprak, topografya ve iklimsel özellikleri tarımsal üretim için uygun olup, hâlihazırda tarımsal üretim yapılan veya yapılmaya uygun olan veya imar, ihya, ıslah edilerek tarımsal üretim yapılmaya uygun hale dönüştürülebilen arazileri ifade etmektedir. Tarım arazilerinin verimli bir şekilde kullanılması ve etkin bir şekilde yönetilmesi, sürdürülebilir tarım faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için hayati öneme sahiptir. Ancak, tarım faaliyetlerinin sürdürülebilir ve verimli bir şekilde yapılabilmesi için arazilerin doğru ve güncel bir şekilde kaydedilmesi gerekmektedir. Kadastro, tarım arazilerinin kaydedilmesi, sınıflandırılması ve yönetilmesinde önemli rol oynayan bir süreçtir. Bu çalışmada, tarım arazileri ve kadastro kavramlarını, bu kavramlar arasındaki ilişkiyi ve önemini, kadastro çalışmaları sırasında ortaya çıkabilecek problemleri, bu problemler arasından sınırların yanlış belirlenmesi durumunda uygulanabilecek çözüm yollarını, kadastro tespitlerine nasıl itiraz edildiğini değerlendireceğiz.

Kadastro Kavramı ve Amacı

En basit deyimiyle kadastro, taşınmaz malların geometrik ve hukuki durumlarıyla niteliklerinin belirlenmesi işlemidir. Kadastro; arazilerin yasal sınırlarının, mülkiyet durumunun ve kullanım şeklinin belirlenmesini sağlar. Kadastro, tarım arazilerinin sahiplik ilişkilerini belirlemek, arazi sınıflandırmasını yapmak, arazi kullanımını düzenlemek ve arazi değerlemesi gibi önemli bilgileri sağlamak amacıyla gerçekleştirilir. Tarım arazilerinin kadastro çalışmaları, arazi sahipleri, çiftçiler, kamu kurumları ve diğer ilgili taraflar için birçok fayda sunmaktadır. Bu süreç, tarım arazilerinin verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için önemli bir temel oluşturur.

Kadastronun amacı, ülkenin koordinat sistemine dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tespit etmek ve bu suretle Türk Medeni Kanunu’nun öngördüğü tapu sicilini kurmaktır. Bu amaç sebebiyle kadastro işlemlerinde doğru tespit ilkesi hakimdir ve bu ilke gereği, uygulanacak metotlara ilişkin hükümlere de Kadastro Kanunu’nda yer verilmiştir. Kadastro işlemleri doğru tespit ilkesinin bir gereği olarak kadastro işlemine konu olan taşınmazın gerçek hak durumunu netleştirecek ve açıklığa kavuşturacak şekilde yapılmalıdır. Doğru tespit ilkesi sadece hukuki yönden değil geometrik yönden de yapılması zorunlu olan bir ilkedir. Öncelikle taşınmazın cinsi, sınırları ve yüzölçümü doğru olarak tespit edilmelidir.

Kanunlarla belirlenmiş olan; taşınmaz mallarla ilgili akitler ve her türlü tescil işlemini yapmak, tapu sicillerinin düzenlenmesi için temel prensipleri tespit etmek, tesis kadastrosu yaparak, taşınmazların hukuki ve teknik durumlarını belirlemek ve bunları güncel tutmak gibi işlemleri yürüten kurum, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘dür. Kadastro kayıtları, arazinin mülkiyet bilgilerini, sınırlarını, kullanımını ve diğer önemli detayları içeren kayıtlardır. Bu kayıtlar, tapu siciline işlenir ve sahiplik haklarını belirler. Kadastro işlemleri, taşınmazların geometrik ve hukuki durumlarının tespitidir. Bu işlemler, arazinin tespit edilmesi, ölçülmesi, sınırlarının belirlenmesi ve kaydedilmesi aşamalarını içerir. Kadastro ekibi, en az iki kadastro teknisyeni, mahalle veya köy muhtarı ile üç bilirkişiden oluşur. Kadastro mahkemeleri, taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakmakla görevlidir.

Tarım Arazilerinde Kadastronun Önemi

Kadastro süreci, tarım arazilerinin sahiplik durumunu netleştirir ve mülkiyet haklarını korur. Bu, arazi sahiplerine haklarını kanıtlama ve gerektiğinde yasal koruma altına alma imkanı sağlar. Kadastro çalışmaları arazi sahiplerine güvence sağlar ve arazilerinin kullanımıyla ilgili kararları alırken daha güvenli hissetmelerini de beraberinde getirir.

Kadastro çalışmaları aynı zamanda arazi kullanımını düzenlemeye yardımcı olur. Kadastro süreci, tarım arazilerini sınıflandırarak, farklı tarım faaliyetleri için uygun alanların belirlenmesini sağlar. Bu, çiftçilere, arazilerini en verimli ve etkin şekilde kullanmaları için rehberlik eder ve farklı bitki türleri veya tarım uygulamaları için en uygun bölgeleri belirlemelerine yardımcı olur.

Tarım arazilerinin kadastro çalışmaları, tarım politikalarının planlanması ve uygulanması için önemli veriler sağlar. Kadastro sayesinde tarım arazilerinin büyüklüğü, kullanım amacı, ürün çeşitliliği gibi bilgiler kaydedilir ve bu veriler tarım politikalarının belirlenmesinde, tarım destekleri ve teşviklerin dağıtılmasında, tarım alanlarının korunması, tarım projelerinin planlanması ve tarım sektörünün yönetilmesinde kullanılır. Bu veriler tarım sektörünün sürdürülebilirliği için etkili kararlar alınmasına yardımcı olur.

Tarım arazilerinin kadastro süreci, çiftçilerin uyum ve denetim süreçlerine tabi olmalarını sağlar. Tarım politikalarına uyma, çevresel düzenlemelere uygunluk ve tarım uygulamalarının izlenmesi gibi konularda kadastro kayıtları referans alınır. Bu da tarım sektörünün sürdürülebilirliğini ve kalite standartlarının korunmasını sağlar.

Tarım Arazilerinin Kadastro Çalışmaları Sürecinde Ortaya Çıkabilecek Sorunlar

Tarım arazilerinde kadastro çalışmaları, tarım sektörünün sürdürülebilirliği ve verimliliği açısından büyük önem taşır. Kadastro sayesinde arazi sahiplerinin hakları korunur, arazi kullanımı düzenlenir ve tarım politikalarının planlanması için önemli veriler elde edilir. Bu nedenle, tarım arazilerinde kadastro çalışmalarının düzenli olarak yapılması ve güncellenmesi büyük bir önem taşır. Ancak tarım arazilerinde kadastro çalışmaları sırasında bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Tarım arazilerinde kadastroyla ilgili sorunları ele alacak olursak, şunları söyleyebiliriz; tarım arazilerinin sınırlarının belirlenmesi sürecinde yapılan hatalar, sınırların yanlış belirlenmesi, kadastrosu yapılmayan tarım arazilerinin bulunması, kadastro kayıtlarında eksik veya yanlış bilgilerin bulunması, yanlış ölçümler yapılmış olması, hatalı sınıflandırmalar yapılmış olması, yeni yapılaşma, arazi bölünmeleri veya değişen arazi kullanımı sebebiyle kadastro kayıtlarının güncel olmaması, kadastro işlemlerinin yetersiz kaynaklar ve yetersiz personel ile yürütülmüş olması şeklinde belirtebiliriz.

Bu sorunlar, tarım faaliyetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesine engel olmakla beraber, tarım arazilerindeki verimliliğin azalmasına da sebebiyet verebilir.

Tarım arazilerinde kadastro çalışmaları yapılırken karşımıza çıkan en yaygın sorunlardan birisi olan sınırların yanlış belirlenmesi problemini ele alıp, bu sorunla karşı karşıya kalındığında yapılması gereken itirazlardan ve hukuki süreçten bahsedeceğiz.

Sınırların Yanlış Belirlenmesi ve “Doğru Tespit İlkesi”nin İhlali

Taşınmazlar üzerindeki hak durumunu doğru bir şekilde belirleyebilmek için ilk olarak onların sınırlarını belirlemek gerekmektedir. Kadastrosu yapılmış bir taşınmazın parsel sınırları, şekli, yüzölçümü, niteliği, konumu ve kullanım türü yani o taşınmazın geometrik durumu harita üzerinde belirlenmiş olacaktır. Kadastro ile taşınmazların sınırları harita üzerinde belirlenmekle beraber toprak üzerinde de belirleneceği için, hem tapu sicilinin tutulmasında, hem de kişiler arasında çıkması olası uyuşmazlıkların çözümünde bu sınırların belirlenmesi güven, çabukluk ve emniyeti sağlayacaktır.

Kadastro Kanununa göre, tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların kadastrosu yapıldığı gibi, tapuya kayıtlı taşınmazların da kadastrosu yapılacaktır. Çünkü taşınmazların dış görünümleri ile ilgili tapu kayıtları, geometrik bir ölçüm, plan ve kadastroya dayandığı takdirde tam güvenilir bir nitelik kazanacaktır. Plan ve kadastroya dayanmaksızın bir taşınmazın kapladığı alan tapuya kaydedilse dahi, belirli bir yüzölçümündeki bu alan çeşitli geometrik şekillere sokulabilir. Bu nedenle sadece yüzölçümü belirtilen taşınmazlar yeterli ve kesin bir ferdileştirmeye tabi tutulmuş sayılmazlar. Kadastrosu yapılmış ve geometrik biçimi bir plana geçirilmiş ise, plan taşınmazın alanının gerçek şeklini göstereceği için taşınmazın sınır noktalarına ilişkin veriler tam güvenilir bir mahiyet kazanacaktır. Böylelikle doğru tespit ilkesinin ihlali de gerçekleşmeyecektir.

Kadastronun doğru tespit ilkesine dayandığını belirtmiştik. Kadastro Kanunu’nda açıkça bu ilkeden bahsedilmemişse de, kanunu bir bütün olarak yorumladığımızda, taşınmazların geometrik ve hukukî durumlarının doğru olarak tespit edilmesinin amaçlandığını görmekteyiz. Kadastro Kanunu’nda “doğru tespit ilkesi” doğrultusunda çeşitli düzenlemeler getirilmiştir. Öncelikle, kanunda re’sen araştırma ilkesine geniş ölçüde yer verilmiştir. Kadastro Kanunu madde 7/2 gereğince, kadastro sırasında kadastro teknisyenleri varsa harita, belge ve kayıtları kadastro ekibinde görevli muhtar ve mahallî bilirkişilerin beyanlarını dikkate alarak uygulamak durumundadır. Ancak kadastro teknisyenleri, bilirkişilerin bilgi ve beyanları ile bir kanaate varamadıkları takdirde, bunların beyanları ile bağlı olmaksızın diğer kimselerin bilgi ve tanıklığına başvurabilirler.

Yine benzer şekilde, Kadastro Kanunu madde 10/2 hükmünde, kadastro komisyonunun da gerektiğinde bilirkişilerin ve muhtarın bilgisinden yararlanabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, kadastro yargılamasında kural olarak taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olmasına karşılık, Kadastro Kanunu madde 30/2 hükmüne göre, kadastro mahkemesi bazı durumlarda re’sen araştırma yapmakla yükümlüdür. Bu gibi hallerde kadastro hâkimi, delilleri toplayarak re’sen taşınmazın tesciline karar vermekle yükümlüdür. İkinci olarak, Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre, “doğru tespit ilkesi” gereğince kadastro hâkimi doğru sicil oluşturmakla yükümlüdür. Yargıtay bu gerekçeyle, kadastro tespitine itiraz davasının reddi durumunda “tespit gibi tescile” karar verilmesi gerektiğini kabul etmektedir. Dolayısıyla kadastro hâkiminin doğru sicil oluşturma yükümlülüğü olduğu kabul edilmiştir.

Kadastro Çalışmaları

Kadastro çalışmaları, 3402 sayılı Kadastro Kanunu madde 3/1 uyarınca, en az iki kadastro teknisyeni, mahalle veya köy muhtarı ile üç bilirkişiden oluşturulan kadastro ekibince yapılmaktadır.. Kadastro komisyonu ise Kadastro Kanunu madde 3/9 hükmüne göre, kadastro müdürü veya yardımcısının başkanlığında, bir kadastro üyesi ve itirazın mahiyetine göre kontrol mühendisinden veya tasarruf kontrol memurundan oluşur. Kanunda sayılan kadastro ekibi ve komisyonu, sadece kadastrosu yapılacak çalışma alanı için oluşturulmuş geçici ekip ve komisyonlardır. Dolayısıyla çalışma alanında kadastro tamamlandıktan sonra bu ekip ve komisyonun görevleri de sona ermektedir.

Kadastro Tespitine İtiraz

Kadastro Kanunu madde 9, kadastro tespit ve sınırlandırmalarına karşı yapılan itirazları düzenleyen bir hükümdür. Bu hükümde yer alan itiraz, sadece sınırlı sebeplerle ve belgelerle delillendirilmek suretiyle yapılabilen, teknik anlamda itiraz olan idari bir başvurudur. Kadastro Kanunu madde 9’a göre itiraz ile Kadastro Kanunu madde 11’e göre itiraz birbirinden farklıdır. Kadastro Kanunu madde 11’e göre yapılan itiraz idari anlamda teknik bir itiraz olmayıp doğrudan kadastro mahkemesine dava açılmakta ve böylelikle kadastro tutanağına karşı konulmaktadır.

Kanuna göre, kadastro tespitine itiraz, kadastro tutanağı düzenlendikten sonra kadastro ekibi çalışma alanında işlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebilir. İtiraz, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılır. Bu durumda itirazla ilgili tutanak veya ekleri en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirilir. İtiraz sadece uygulanan belgelerin geçerliliği hakkında yapılabilir. Bir belgeye dayanmayan itirazlar

incelenmez. Bu aşamada da tanık dinletmek olanaksız olup, bunun ancak dava aşamasında yapılması mümkündür. İtiraz edenin ilan süresi içinde dava açma hakkı saklıdır.

Komisyon tarafından incelenen tutanaklar, muhtarlık ve kadastro müdürlüğünde ilana çıkarılır. Bu ilanın başladığı günün ertesinden başlamak üzere ilgililer, 30 gün içinde kadastro mahkemelerinde dava açma hakkına sahiptir. 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmaması halinde hak düşürücü süre sona erer, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesin hale gelip, artık kadastro mahkemelerinde dava açılamaz. Kesinleşmenin üzerine 3 ay içinde tutanaklar, kadastro müdürlüğünce tapuya kaydettirilir. Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.

Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz. Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar.

İtiraz kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılabilir. Bu durumda itirazla ilgili tutanak veya ekleri en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirilir. Kadastro Kanunu madde 9/3’e göre, kadastro komisyonuna sadece kadastro tutanağının düzenlenmesine dayanak oluşturan belgelerin geçerliliği hakkında itiraz yapılabileceği hükmü getirilmiştir. Süresinde yapılan itiraz, tespit ve sınırlandırmanın kesinleşmesini önler, yine askı ilan süresinden önce genel mahkemelerde açılan dava kadastro tespitine itiraz niteliğinde olup bu hâlde de tespit kesinleşmez. Yapılan tespit ve sınırlandırmalara karşı ilandan önce veya ilan süresi içerisinde ilgililerin kadastro mahkemesine dava açma hakları bulunmaktadır. Süresinde itiraz etmemek veya kadastro mahkemesinde dava açılmaması nedeniyle kesinleşen tespit ve sınırlandırmalarına karşı Kadastro Kanunu’nun madde 12/3 hükmüne göre belirtilen on yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılması mümkündür.

Kadastro, gelişmişlik ölçütü olarak nitelendirilmektedir, ancak ülkemizin bir bölümünün kadastrosu tamamlanmıştır ve kadastro aşamasında açılan davalar uzun yıllar almaktadır. Çoğu kez davaların tarafı olan Hazine, kadastro tespitlerine itiraz etmektedir, ancak bu itirazların özellikle kadastro ekibinin kadastro çalışma alanındaki çalışmalarını sürdürürken belgeye dayanmak suretiyle yapılmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.

Kadastro tespitine itiraz davasında ise, tespite ilişkin taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili mahkemedir. Kadastroyu konu edinen iddia ve haklara ilişkin davalar kadastro mahkemelerinin görev alanına girmekte olup, eğer tutanaklar kesinleştikten sonra dava açılacaksa asliye hukuk mahkemesi görevli mahkeme olacaktır.

Kadastro tespitine itiraz davasında, davayı açabilecek kişi hak sahibi olan mülkiyet sahipleridir. Adına tespit yapılanlar veya itirazda yararı olan gerçek ve tüzel kişilerle bunların temsilcileri itiraz edebilirler. Tespitin yanlış yapılması yani sınırların yanlış belirlenmesi nedeniyle zarar gören kişi, tespiti yapan ekipler kusurlu olsa dahi devletin sorumluluğu doğduğundan, devlete husumet yöneltebileceklerdir. Özetle açılacak davada, devletin işlemi yapan ilgili birimleri davalı sıfatını taşıyacaktır.

3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nda Yer Alan İlgili Maddeler

“Kadastro Tespitine İtiraz” başlıklı madde 9. “Kadastro tutanağı düzenlendikten sonra kadastro ekibi çalışma alanında işlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebilir.

İtiraz, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılır. Bu durumda itirazla ilgili tutanak veya ekleri en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirilir.

İtiraz sadece uygulanan belgelerin geçerliliği hakkında yapılabilir. Bir belgeye dayanmayan itirazlar incelenmez.

İtiraz edenin ilan süresi içinde dava açma hakkı saklıdır.”

“Komisyon İncelemesi” başlıklı madde 10. “Komisyon kendisine intikal eden işlerle itirazlı tutanakları, intikal tarihinden itibaren en geç bir ay içinde veya gerekçe gösterilmek suretiyle kadastro ekibinin çalışma alanındaki faaliyetleri sona erinceye kadar incelemek zorundadır.

Bu incelemeler sonucunda eski tutanağın yerine kaim olmak üzere hak sahibini belirleyici yeni bir tutanak düzenlenir. Gerektiğinde bilirkişilerin ve muhtarın bilgilerinden yararlanılabilir.

Belgeye karşı şahit dinlenmez. Komisyon, tam üye sayısı ile toplanarak oy çokluğu ile tespit yapar, sonuç askı ilanı ile ilgililere duyurur.

Aynı kuvvet ve mahiyetteki belgelerin uygulanmasında sonuca varılamayan veya çözümü kanunlarla mahkemelerin takdirine bırakılan konular, kadastro komisyonu tarafından gerekçe gösterilmek suretiyle tutanak ve ekleri ile birlikte kadastro mahkemesine devredilir.”

“Kadastro Sonuçlarının İlanı” başlıklı madde 11. “Kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini, müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir. Bu ilanda kadastro harçları da gösterilir.

Kadastro müdürü bu işlemleri, kadastro ekibinin çalışma alanındaki işini bitirdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde yapmak zorundadır.

Müdür, Genel Müdürlüğün iznini alarak, kadastrosu henüz tamamlanmayan çalışma alanlarında mahalle bucak merkezi ve köyde, bir ada veya mevkiden daha küçük olmamak üzere kadastro çalışmaları sonuçlanan taşınmaz mallara ait kısmi ilanı yukarıdaki esaslara göre yapabilir.

Bu Kanun gereğince yapılan ilanlar, ilgili gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine şahsen tebliğ edilmiş sayılır.”

“Kadastro Tutanaklarının Kesinleşmesi ve Hak Düşürücü Süre” başlıklı madde 12. “30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve

tespitler kesinleşir.

Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.

Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.

Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.

Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar.”

Sonuç

Türkiye’de tarım arazileri ve kadastro ilişkisi, arazilerin düzenli kaydedilmesini, mülkiyet haklarının korunmasını ve tarımsal faaliyetlerin planlanmasını sağlayarak tarım sektörünün düzenli ve sürdürülebilir gelişimine katkıda bulunur. Bu sayede tarım arazilerinin kullanımı, planlama ve yönetim süreçlerinde daha etkin bir şekilde gerçekleştirilebilir. Bu süreçte yapılan kadastro çalışmaları sırasında bazen taraflar arasında anlaşmazlıklar veya yanlışlıklar ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda, tarım arazilerinde kadastro ile ilgili itiraz süreci devreye girer. Sorunlardan birisi olan sınırların yanlış belirlenmesi durumunda yapılacak olan kadastro tespitine itirazlar, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılır. İtiraz edenin dava açma saklıdır.

Kadastro ile ilgili İtiraz süreci, adaletin sağlanması ve tarafların haklarının korunması açısından büyük önem taşır. Bu süreç, kadastro kayıtlarında meydana gelen hataların düzeltilmesini, doğru kadastro kayıtlarının oluşturulmasını, mülkiyet haklarının korunmasını ve arazi kullanımının adil bir şekilde yapılmasını sağlar.

 

Av. Miray ALTUN

Bu gönderiyi paylaş