Ayıplı Tohum Satımı ve Bu Durumda Çiftçilerin Başvurabileceği Hukuki Yollar
Çiftçilerimize satılan tohumların ayıplı çıkması günümüzde sıklıkla karşılaşılabilen, çiftçilerimizi büyük zararlara uğratabilen bir durumdur.
Çiftçinin satın aldığı tohumun çimlenmemesi, alınan tohumun belirtilenden farklı bir tür tohum olduğunun ortaya çıkması, tohumun hatalı olduğu için büyümemesi, tohumun satıcının tohumu satarken belirttiği özelliklere uymaması gibi haller tohumun ayıplı çıkmasına örnek gösterilebilir.
Böyle bir durumda çiftçilerimizin çeşitli hakları mevcuttur. Bu hakların neler olduğundan bahsetmeden önce ayıbın ne türlü olabileceğinden bahsetmek gerekir. Öncelikle alınan tohumların ayıplı olduğu, tohumlar gözden geçirildiğinde (dışarıdan bakıldığında) anlaşılamıyorsa hukuki anlamda gizli bir ayıbın varlığı söz konusudur. Gizli ayıp durumunda yalnızca ayıp ortaya çıktığında bildirme yükümlülüğü vardır. Örneğin çiftçi tohumu ekip, tohumun kendisine taahhüt edilen şekilde olmadığını, ayıplı olduğunu öğrendiği an derhal bunu satıcıya bildirmesi gerekmektedir. Böyle bir durum gerçekleştiğinde satıcıya haber verilmesi gerekmektedir. Haber verme her türlü şekilde yapılabiliyor olsa da ispat açısından yazılı olarak haber vermek tercih edilmelidir. Ayıp ortaya çıktığında bildirme(haber verme) yükümlülüğü yerine getirilmezse ayıp kabul edilmiş sayılır. O yüzden böyle bir durumla karşılaşıldığında karşı tarafı yazılı olarak derhal haberdar etmek önemlidir.
Ayıplı Tohum Durumunda Haklarının Nelerdir
Alınan tohum ayıplı çıkmışsa alıcılar, kanunun kendilerine tanımış olduğu 4 seçimlik haktan birini kullanabilecektir. Dava açılarak bu hakkın kullanılması mümkündür. Kullanılabilecek 4 seçimlik hak şunlardır:
- Satılanı iade ederek sözleşmeden dönme,
- Ayıp oranında bedelden indirim talep etme,
- Aşırı masraf gerektirmeği hallerde ücretsiz onarım talep etme,
- Satılanın ayıpsız benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Ayıplı bir tohum satılmışsa alıcının biraz önce belirtilen 4 haktan birini kullanma hakkı mevcuttur ancak satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
Ayıplı Tohum Yüzünden Uğranılan Zararların Tazmini
Ayrıca belirtmek gerekir ki ayıplı tohumdan dolayı uğranılan zararların tazmini de istenebilmektedir. Ayıplı tohum yüzünden uğranılan zararlar bakımından özellikle belirtmek gerekir ki Tohumculuk Kanunu’nda bununla ilgili özel bir düzenleme mevcuttur. Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi uyarınca zarara neden olan KUSURLU TOHUMLUĞU ÜRETEN, SATAN, DAĞITAN, İTHAL EDEN VEYA BAŞKA ŞEKİLDE PİYASAYA SÜREN GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİLER, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bu hükümle de görülmektedir ki ayıplı tohumdan dolayı çiftçinin uğramış olduğu zararın tazmini tohumu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka bir şekilde piyasaya süren herkesten talep edilebilmektedir. Bu kişilerin hepsi birlikte sorumludur. Bu tazminat davasını zarara uğrayan çiftçi zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.
Konuyla İlgili Örnek Yargıtay Kararları Şöyledir;Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/11889 E., 2019/5106 18.04.2019 Tarihli Karar
“…davalı şirketten 11.435 adet okitsu cinsi mandalina fideleri satın aldığını, fidelerin dikiminden sonra meyve verme aşamasında bazı cins fidelerin bozuk olduğunu, bazı cins fidelerin ise okitsu cinsi olmadığını anladığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fidelerin bedeli için 10.000,00 TL, dikim masrafı için 1.000,00 TL, fidelerin bakım, sulama ve gübreleme giderleri için 1.000,00 TL, 2013 ve 2014 yılları için ürünlerin farklı cins olmasından kaynaklı zararı için 1.000,00 TL, son üç yıl için elde edilemeyen gelirler bakımından 1.000,00 TL olmak üzere toplam 14.000,00 TL’nin dava tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir…Davacı, eldeki dava ile davalı şirketten aldığı fidelerin okitsu cinsi mandalina olması gerekirken farklı çeşit mandalina cinsi olması nedeni ile uğradığı zararın tazminini talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu ile davacının taşınmazlarında bulunan 3222 adet ağacın okitsu cinsi olmadığının tespit edildiği, sözleşmeye aykırılık durumunda zararın öğrenilmesi tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı, davacının da zararını bilirkişi raporu ile öğrendiği, bu nedenle davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı defiinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11.maddesinde “Fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler. Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.” hükmünü içermektedir. Yasa hükmünde bahsedilen süre, hak düşürücü nitelikte olup, taraflar ileri sürmese dahi resen nazara alınıp uygulanması gerekir…”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/38629 E., 2018/3745 29.03.2018 Tarihli Karar
“Dava, davalı firmadan aldığı fidanların 2009 yılında teslim edildiği, davacının fidanları dikip bahçe tesis ettiği ancak alınan ürün çeşidinin farklı olduğu aslında kabaaşı çeşidi kayısı olması gerekirken farklı çeşit kayısı olduğu gerekçesi ile uğradığı zararın giderilmesi istemine ilişkindir. … Bu konuda Tohumculuk Kanunu’nun kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu Kanun; tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsar.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Tohum ve türevlerinin üretim ve satışı, gerekli izinlerin alınmasının bu kanun kapsamında düzenlendiği de gözetildiğinde, kanunun bu süreçte yer alan gerçek ve tüzel kişiler için uygulanması gerekir. Üretilen fide de madde kapsamında ifade edilen tohum ve türevlerine ilişkindir. Yine, 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun 11.maddesinde” fiillerinin ayrıca suç sayılma hali saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler. Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her halde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.” hükmünü içermektedir. O halde, mahkemece, ilgili madde hükmü değerlendirilerek davacının satın aldığı fidanların özelliklerini anlayabileceği yılın belirlenmesi ve en geç fidanların çeşidinin anlaşılabileceği ilk meyve verme tarihinden itibaren 6 ay içinde ve herhalde zararın meydana gelmesi tarihinden itibaren iki yıl içinde eldeki davasını açması gerektiği anlaşılmaktadır. Yasa hükmünde bahsedilen süre, hak düşürücü nitelikte taraflar ileri sürmese bile resen nazara alınıp uygulanması gerekir.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2009/11944 E., 2010/5905 29.04.2010 Tarihli Karar
“Davalı kendisinin tohum üreticisi olmadığı, davacının siparişi üzerine dava kendisine ihbar olunan Ç… Tarım Limited Şirketinden orijinal paketler halinde aldığı tohumları fide haline getirerek davacıya teslim ettiğini, tohumun orijinal olmamasından dolayı sorumluluğu olmadığını savunmuştur. BK.`nun 205/2. maddesi hükmü uyarınca satıcının hiçbir kusuru bulunmasa dahi, ayıplı mal satmış olmasından dolayı alıcıya karşı sorumludur. Ayrıca tacir olan davalının bu ve başka tür domates tohumlarının fide yetiştiricisi olup yetiştirdiği tohumların ve fidelerin orijinal olup olmadığını bilecek durumdadır. Kaldı ki Tohumculuk Kanununun 11. maddesi hükmüne göre suç teşkil eden haller ayrı olmak üzere kusurlu tohumluğu satan, üreten, dağıtan, ithal eden ya da başka şekilde piyasaya sürenler meydana gelen zarardan müteselsilen sorumludurlar. Bu açıklamalar ışığında mahkemece davacının orijinal olmayan tohumdan üretilen fide sebebiyle uğradığı zararı hesaplanarak, bulunacak miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 1983/7517 E. 1984/968 K. Sayılı Karar
“…Bu durumda davalının davacıya sattığı tohumların ayıplı olduğu, ancak davalının bu durumu bilmediği kabul edilmelidir. BK.nın 205. maddesinin 2. fıkrası uyarınca SATICININ HİÇ BİR KUSURU BULUNMASA DAHİ AYIPLI MAL SATMIŞ OLMASINDAN DOLAYI ALICIYA KARŞI SORUMLUDUR.“
Saygılarımızla
Stj.Av.Ege SERİN